Restorasyon Forum

Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Restorasyon Forum - Reklam Alanı

Gönderen Konu: Sultan Süleyman (Süleymaniye) Camisi istanbul/Fatih  (Okunma sayısı 10370 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Restorasyon

  • Restorasyon Forum
  • *****
  • İleti: 824
  • Cinsiyet: Bay
Sultan Süleyman (Süleymaniye) Camisi

Yapım yılı: 1550-1557
Bulunduğu şehir: İstanbul
Bulunduğu ilçe: Fatih
Bulunduğu semt: Süleymaniye
Adres: Prof. Sıddık Sami Onar Cad. Süleymaniye Fatih
Ulaşım tarifi: Vezneciler son durakta indikten sonra yaklaşık 200 m. uzaklıkta. Yürümeyi sevenler için Tahtakale içinden geçerek gidilmesi önerilir. Külliye, yaklaşık 20 dakikalık yürüme mesafesinde.
Eser tipi: Cami
Günümüzdeki kullanımı: Cami
Mülkiyet sahibi: Vakıflar
Yapıyı Sinan'a atfeden kaynaklar : TE, TB, TM
Eser hakkında bilgi: Tarihî İstanbul’un silüetini ve kimliğini oluşturan eşsiz parçalardan biridir. Boyutlarıyla Osmanlı İmparatorluğu tarihinin en önemli inşaat faaliyetlerinden biri olmasına rağmen, Kanuni’nin dindarlığına ve kişisel tercihlerine bağlı olsa gerek, genel olarak sade bir yapıdır. Yapı ile ilgili pek çok sayının sembolik bir anlamı vardır. Biri Efes’teki Artemis Tapınağı’ndan, ikisi Mısır’dan, biri de İstanbul’da bir dikilitaştan gelen ana dört sütununun İslam’ın dört halifesini temsil ettiği yazılmıştır. Sinan mimarisinde klasik üslubun kaynağı olan, kanonlarını ortaya çıkaran ve sonra gelen dönemleri etkileyen bir konumdadır. Yerli ve yabancı turistlerin İstanbul’daki en önemli ziyaret mekânlarından biri olduğundan her gün geç saatlere kadar ziyarete açıktır. Yapı şu anda restorasyondadır.
Bu esere yakın diğer Sinan eserleri: Haseki Hürrem Sultan Türbesi, Sultan Süleyman Türbesi, Sultan Süleyman (Süleymaniye) Medresesi (Evvel), Sultan Süleyman (Süleymaniye) Medresesi (Sani), Sultan Süleyman (Süleymaniye) Medresesi (Salis), Sultan Süleyman (Süleymaniye) Medresesi (Rabi), Sultan Süleyman (Abu's Suud Efendi) Darülhadisi, Sultan Süleyman Darüttıbbı, Sultan Süleyman (Süleymaniye) Darülkurrası, Sultan Süleyman Mektebi, Sultan Süleyman Darüşşifası, Sultan Süleyman (Süleymaniye) İmareti, Sultan Süleyman (Süleymaniye) Kervansarayı, Sultan Süleyman (Dökmeciler) Hamamı, Rüstem Paşa Türbesi, Şehzade Mehmet Camisi, Şehzade Mehmet Türbesi, Şehzade Mehmet Medresesi, Şehzade Mehmet Mektebi, Şehzade Mehmet İmareti, Şehzade Mehmet Kervansarayı, Şehzade Mehmet Tabhanesi, Rüstem Paşa Camisi, Hüsrev Kethuda Darülkurrası,
Bu esere yakın diğer eserler: Beyazıt Camisi, Vefa Kilise Camisi, Kalenderhane Camisi, Mimar Sinan Türbesi

Yapıya Ait Fotoğraflar














Kaynak : Sinanasaygi.org

dilekaral
  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 14
  • Cinsiyet: Bayan
Ynt: Sultan Süleyman (Süleymaniye) Camisi istanbul/Fatih
« Yanıtla #1 : 24 Aralık 2009, 16:16:00 »
Süleymaniye Külliyesi üzerine daha fazla bilgi edinmek isteyenler için yeni derlediğim bilgileri sunuyorum;

Süleymaniye Külliyesi, Mimar Sinan tarafından 13 Haziran 1550’de yapımına başlanmış ve 15 Ekim 1557 tarihinde bitirilmiş bir eserdir.             
Osmanlı döneminin en büyük külliyesidir ve mimarlık tarihinin en büyük şantiye organizasyonlarından biriyle gerçekleşmiştir. Menzil külliyelerinin kervansaray-imaret-hamam üçlüsü ile kent külliyelerinin darûşşifa ve medrese yapılarını görkemli bir caminin çevresine toplayan, ancak esasen çeşitli bilim dallarının bir arada okutulduğu geniş kapsamlı bir yüksek öğretim sitesi olarak tasarlanan Süleymaniye Külliyesi, çokişlevli külliye modelinin ileri bir aşamasını yaratmıştır.                   
Osmanlı Devleti’nin en parlak döneminin, en güçlü hükümdarının ve en iyi mimarının ortaya koyduğu bir simge yapıdır. Yapımında Hassa Mimarlar Ocağı’nın elemanları, acemioğlanlar, öteki kapıkulu ocakları mensupları ile ülkenin her yanından ücretli ustalar, işçiler ve forsalar çalıştı. Tarihçi Peçevi’nin söylediğine göre, Külliye inşasına 896.360 filori ve 82.900 akçe harcanmıştır.İnşasında 1713’ü Müslüman, toplam 3523 işçi çalıştırılmıştır.Yaz aylarında çalışan işçi sayısı günlük ortalama 2000’di. Caminin açılışını Kanuni Sultan Süleyman’ın isteği üzerine Mimar Sinan yaptı.                     
Külliye’nin yapımında kullanılmak için İmparatorluk topraklarının çeşitli yerlerinden malzemeler getirtilmiştir. Ayrıca; Mısır, Baalbek, Silifke, Alaiyye başta olmak üzere Anadolu ve Rumeli’deki antik kentlerden sütunlar ve diğer mimari öğeler İstanbul’a taşındı.
Külliye, bugünkü İstanbul Üniversitesi’nin yerinde bulunan ve İstanbul’daki ilk Osmanlı sarayı olan Eski Saray’ın bahçesinde ayrılan yere, arazinin eğimi nedeniyle değişik kotlardaki teraslar üzerine inşa edilmiştir. Simetrik bir düzenleme içinde, cami ve türbelerin oturduğu doğal kot merkez kabul edilerek öteki yapılar kot farkını dengeleyecek dolgular ve ilave katlar üzerine yerleştirilmiştir.
Külliye 15 bölümden oluşur;
1. Cami
2. Rabi Medresesi
3. Salis Medresesi
4. Evvel Medresesi
5. Sani Medresesi
6. Tıp Medresesi
7. I. Süleyman Türbesi
8. Hürrem Sultan Türbesi
9. Türbedar Odası
10.Bimarhane
11.Darüzziyafe
12.Darülhadis Medresesi
13.Tabhane
14.Mimar Sinan Türbesi
15.Hamam
CAMİ
 Süleymaniye Külliyesindeki en göz alıcı mekân kuşkusuz Süleymaniye Camii’dir. Osmanlı cami mimarisi gelişiminde bir aşamayı oluşturur. Klasik Osmanlı üslubunu ve sanat tekniklerini en görkemli uygulamalarıyla sergileyen bir başyapıttır. Planı, Ayasofya’ya benzerliğiyle dikkat çekse de, mekân oluşumu çok farklıdır. Süleymaniye Camisi, 16. yüzyılda ulaşılan yapı teknolojisi ile cami mimarisi geleneğinin ulaştığı noktaların buluşmasıyla ortaya çıkan bir yapıttır. Cami Mimar Sinan’ın diğer eserleri gibi sadelikten taviz vermeyen; ama sadeliği ihtişama dönüştürebilmiş mabetlerdendir. Süslemeler ve bezemeler daha çok kitabeler için kullanılmış olsa da mimari geometri başlı başına bir estetik harikası olmayı başarmıştır. Camide dört pembe fil ayağı üzerine oturtulmuş 26,5 metre çapında büyük bir kubbe yer alır ve kubbenin derinliği çapının iki katıdır. Bu Kubbenin hafif olması için özel tuğlalar imal edilmiş ve kubbenin yapımında bu tuğlalar kullanılmıştır. Merkezi kubbeyi taşıyan strüktürel öğelerin cami çeperlerinin mimarisiyle bütünleştiği bir yapıttır. Kubbeyi taşıyan dört büyük askı kemerinin oluşturduğu ana taşıyıcı sistem ve kubbenin yükünün dağıtıldığı yarım kubbeler ve kemerlerin yardımıyla mekân yan sahınlara doğru açılıp bütünlük kazanmıştır. Ayrıca,Cami’nin duvarlarını oluşturan taşlar birbirlerine içten demir kenetlerle bağlanmış ve bu kenetlere eritilmiş kurşun dökülmüştür.Bu strüktürel sistem, duvarlara çok sayıda ( 128 adet ) pencere açılmasını sağlamış, mekân aydınlanmıştır. Kubbelerdeki dizayn sayesinde, cami içerisindeki ses, akustik kurallara göre oldukça berrak bir şekilde yayılmaktadır. Yine camii içerisinde mükemmel bir hava dolaşım sistemi oluşturulmuş, giriş kapısı üzerindeki boşlukta aydınlatma için kullanılan 4000 mumun isi toplanması için bir is odası inşa edilmiştir. Bu isler hat yapımında kullanılan mürekkebe hammadde temin etmiştir. Orta ve yan sahınlar arasındaki geçiş, iki küçük-bir büyük kemerle sağlanır. Aynı ritim yan dış cephede ve yan sahınları örten kubbelerde de izlenir. Yan cephelerde, kubbeyi taşıyan kemerlerin üstü basamaklı olarak biter. Kemer araları pencerelerle delinmiş bir perde duvarıyla örülmüştür. Daha aşağı düzeyde yan sahınların kubbeleri bir büyük-bir küçük ritminde sıralanırlar. Bütün bu kadamelenmelerle kütle dışarıda bir piramit görünüşü alır. Yan cephede, kubbeyi destekleyerek basamak basamak inen payanda ayakları arasındaki revaklar iki katlı ve saçaklıdır. Caminin Beyaz Harem isimli, Mermer kaplı iç avlusuna, üç katlı muhteşem bir kapıdan girilir. Avluda fıskiyeli bir havuz yer alır. İç avlusunun dört köşesinde yükselen; ikisi üç şerefeli, ikisi de iki şerefeli olmak üzere dört minaresi vardır. Minarelerin birbirleriyle ve kubbeyle olan orantıları, tam bir deha ürünüdür. Camideki dört minare, Kanuni’nin İstanbul’un fethinden sonraki dördüncü padişah oluşunu; minarelerdeki on şerefeyse, Osmanlı tarihinin onuncu padişahı oluşunu simgeler. Ayrıca iç avlunun ortasında, dikdörtgen bir havuzdan ve havuzun içindeki iki fıskiyeden müteşekkil, bitkisel motifli bir şadırvan vardır. Şehzade Camisi ile başlayan dış revak tasarımı Sinan sonrası büyük camilerde hep uygulanmıştır. Mihrabın yaslandığı duvardaki vitraylı pencereler ve mihrabın iki yakasındaki çerçeveler Sarhoş İbrahim adlı ustanın eseridir.
 

Medreseler
Külliye’nin Tıp Medresesi ile birlikte toplam altı medresesi vardır.
Caminin doğusunda ve batısında ikiz yapılar olarak tasarlanmışlardır. Yapım tarihleri farklıdır. Batıdaki (Beyazıt yönündeki) Evvel ve Sani (Birinci ve İkinci) Medreseler 1558-59’da, bugün Süleymaniye Kütüphanesi olarak kullanılıyor, Rabi ve Salis (Üçüncü ve Dördüncü) Medreseler ise 1552-53’te tamamlanmıştır. Bu iki medresenin yanındaki Tıp Medresesi’nin bir bölümü yol çalışmalarında yıkılmış, kalan kısım da hastaneye dönüştürülmüştür. Tıp Medresesi’nin sağına ve cami bahçesinin çaprazına düşen yapıysa, Osmanlı Dönemi’nde akıl hastanesi olarak kullanılan Bimarhane’dir.                   
Rabi Medresesi ile Darülhadis Medresesi`nin kesiştikleri kavşağın karşısında ise külliyenin hamamı vardır. Daha önce atölye olarak da kullanılan hamam, 1980`de restore edilmiştir.             
Üçüncü ve Dördüncü Medreseler yamaç üzerindedir. Bu nedenle orta avluları batıdan doğuya eğimli, yan kanatlardaki öğrenci odaları kademeli ve yan revaklar merdiven biçimindedir. Sokak düzeyinde tutulduğu için havada kalan dershanelerin altları doldurularak avlu cephelerine çeşmeler konulmuştur. Aynı yöntemle doğu cephesinin altı da bir sıra mülazım hücresiyle beslenmiştir.                                 
Birinci ve İkinci Medreseler düz avlulu plan şemasına sahiptirler. Ancak burada da öğrenci odaları pencerelerinin açıldığı aydınlıklar, iki yandan gelip dershaneye saplanan revaklar, dershanelerin karşısındaki üç gözlü oturma yerleri, müderris lojmanları gibi öğeler Osmanlı medrese mimarisinde daha önce görülmeyen özelliklerdir.         

İmaret
Revaklı avlunun hastaneye bakan kanadında beş kubbeli bir yemekhane, arkasında dört kubbeli ve fenerli bir mutfak yer alır. Tabhaneye bakan kanatta ve kapının karşısında depolar, köşede fırın vardır. Arazinin eğimi dolayısıyla oluşan alt kat kervansaray olarak tasarlanmıştır.                                           

Darûşşifa
Tıp medresesinin karşısında art arda revaklı iki avludan oluşur. Birinci revak poliklinik olarak kullanılmaktaydı. Hastanede; eczane, hamam, ekmek fırını da bulunuyordu. Hastane 40-50 yatağa sahipti. Öteki Osmanlı darûşşifalarından farkı, ayrı bir psikiyatri servisinin bulunmasıydı. Hastalara Edirne darûşşifasında olduğu gibi müzikle tedavi uygulanıyordu.                                         

Tabhane
Avlulu ve revaklıdır. İki yanda ikişer kubbeli, kapı karşısında ise caminin şemasını andıran, bir tam iki yarım kubbeli üç eyvan bulunmaktadır.                                       

Kervansaray
İmaretin altında, eğimden dolayı oluşan bodrum kattadır.                       

Kanuni Türbesi                                                                   
Köşeleri pahlanmış sekizgen gövdeli bir yapıdır. Sekizgen gövde enli bir revaklı sarılmış; içeride de pahlı köşelerin önüne yerleştirilen sekiz somaki sütun ile ikinci bir revak oluşturulmuştur. Türbenin üstü 10.50 m çapındaki iç kabuğu sütunlara, dış kabuğu beden duvarlarına oturan iç içe iki kubbeyle örtülmüştür.                       
Türbenin kapısının sağında ve solunda yer alan çini panolar dönemin en güzel örnekleri arasında sayılır. Türbenin iç duvarlarını kaplayan çokrenkli çiçek ve bitki desenli çinilerin de sanat değeri çok yüksektir.                   
Kanuni‘ye ait türbede, Sultan II. Ahmed, eşi Rabia Sultan, kızı Mihrimah Sultan ve Asiye Sultan, Sultan II. Süleyman ve annesi Saliha Dilaşub Sultan da gömülüdür.                                                                 
Külliye haziresinde ise dönemin ileri gelenleri medfundur.   
Hürrem Sultan Türbesi
Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin yanında bulunan bu türbe 1558 yılında Hürrem Sultan için Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1558 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Türbe kesme köfeki taşından,   dıştan sekizgen,  içten onaltıgen planlıdır. Türbenin giriş cephesi dışında her cephede altlı üstlü ikişer penceresi vardır. Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen söveli olup,  üzerlerinde hafif sivri sağır kemerlere yer verilmiştir. Mermer pencere alınlıklarının etrafını pembe mermerden bir bordür çevirmektedir. Sivri kemerli üst sıra pencerelerin yuvarlak kemerli açıklıkları bulunmaktadır. Türbenin tüm pencereleri silmeler içerisine alınmış ve böylece cepheye hareketlilik verilmiştir.                                           

Türbenin önündeki giriş revaklı olup, önde dört,  arkada iki sütunun taşıdığı bu revak düz çatı ile örtülmüştür. Buradaki mukarnas başlıklı sütunlar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmış ve kilit taşları üzerine de rozetler yerleştirilmiştir. Basık kemerli giriş kapısı üzerinde Kelime-i Tevhid yazılı bir kitabe bulunmaktadır. Türbenin üzeri yuvarlak kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kasnağın üzerine de kabartma olarak ayetler yazılmıştır.                                               

Türbenin içerisi sıratlı ve renkli sır tekniğinde çinilerle bezenmiştir. Bitkisel motifli bu çiniler mercan kırmızısı,   lacivert ve firuze renklerde olup,aralarında Türk çini sanatında çok rastlanmayan siyah renge de yer verilmiştir. Dış cephede,  kapının iki yanındaki çini panolar altta lacivert,  firuze ve beyaz renklerin kullanıldığı mermer taklidi şeklindedir. Bunların üzerindeki sivri kemerli panoda bahar dalı, altında lale,  karanfil gibi çiçeklerden meydana gelmiş kompozisyonlara yer verilmiştir. Köşe dolgularında mavi zemin üzerine beyaz konturlu Çin bulutları görülmektedir. Bunların üzerine de lacivert zemine beyaz sülüs yazı ile ayetler yazılmıştır. Türbenin içerisi üst sıra pencerelerin altına kadar çinilerle kaplıdır. Pencere alınlıkları çinilerle kaplı olup,  burada beyaz zemin üzerine kırmızı,  siyah,   firuze ve lacivert renklere yer verilmiş,  hatai ve hançer yaprakları tüm yüzeyi doldurmuştur. Pencerelerin üzerine de beyaz sülüs yazı ile yazılı ayetler yerleştirilmiştir. Burada kapının iki yanındaki çinilerden farklı olarak renkli sır tekniğinin kullanıldığı da görülmektedir.                     

Türbede çini süslemeler dışında ağaç işlerine ve kalem işlerine de geniş yer verilmiştir. Kubbe içerisinde kalem işinden bitkisel kompozisyonlar yapılmıştır. Kapı kanatlarında, pencere kanatlarında, sanduka şebekelerinde ağaç işçiliği kullanılmış, özellikle kündekâri tekniği hemen hemen tüm ağaç işlerinde kullanılmıştır.             

Türbe içerisinde Hürrem Sultan’dan başka Sultan II. Selim’in şehzadesi Mehmet ile Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hatice Sultan’ın kızı Hanım Sultan gömülüdür.

Mimar Sinan Türbesi                                                 
Açık türbedir. Mimar Sinan’ın yaşamının son yıllarında yapılmıştır. 1922’de büyük bironarım görmüştür. Mezar, taş duvarlardan oluşan bir çerçevenin içindedir. İri palmet dizilerinin taçlandırdığı duvarlar, dikdörtgen pencerelerle dışa açılırlar. Pencereler ajur tekniğiyle işlenmiş mermer şebekelidir. Ziyaret penceresi ötekilere göre daha büyüktür ve demir şebekelidir.                                                     
Mermer sanduka, sivri kemerlerle taşınan, arka arkaya bir kubbe ve bir düz örtüden oluşan açık bir türbe yapısı ile örtülüdür.                                                                     
Türbenin kuzey ucuna bitişik sebil çokgen planlıdır.
S.Dilek ARAL

mAveRan

  • Restorasyon Forum
  • ***
  • İleti: 104
  • Cinsiyet: Bay
  • Mimari Restoratör
Ynt: Sultan Süleyman (Süleymaniye) Camisi istanbul/Fatih
« Yanıtla #2 : 25 Aralık 2009, 19:04:43 »
Restorasyon paylaşım için teşekkürler ve Dilek, özgün araştırma bilgilerini bizlerle paylaştığın için çok çok teşekkürler eline sağlık çok başarılı bi çalışma olmuş.
                                                                                                                                               Üslub-u beyan ayniyle insan..

 

* Bizi Takip Edin

SimplePortal 2.3.7 © 2008-2024, SimplePortal