Restorasyon Forum

Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Restorasyon Forum - Reklam Alanı

Gönderen Konu: İstanbul Sarnıçları  (Okunma sayısı 11927 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

RestorasyonForum

  • Yönetici
  • *****
  • İleti: 739
İstanbul Sarnıçları
« : 27 Ocak 2009, 16:51:03 »
İstanbul Sarnıçları
 İstanbul içerisinde bir şehrin ihtiyacını karşılayacak kadar akasu bulunmamasından ötürü, şehrin suyu batıdaki Pınarhisar mevkinden Romalılar tarafından kanallar ve kemerler aracılığı ile getirilmiştir. Romalıların yapmış olduğu tesisler Bizans tarafından da kullanılmıştır. Ancak bunların ne şekilde ve ne zamana kadar kullanıldığı konusunda tarihi kaynaklarda yeterli bir bilgi bulunmamaktadır. Buna rağmen İstanbul'un ilk su yollarının MS.123 yıllarında Roma İmparatoru Hadrianus zamanında yapıldığı ve Constantinius I. tarafından da geliştirilmiş olduğu da kabul edilmektedir.
 İstanbul'da Bizanslılar kent dışından gelen suları açık ve kapalı sarnıçlarda toplamışlardır. Bunun da nedeni kentin su gereksiniminin karşılanması kadar, çeşitli kuşatmalarda da yararlanmak içindir.
 Günümüzde halk arasında Çukurbostan ismiyle anılan açık sarnıçlar surların dışındaki kaynaklardan gelen suların toplandığı ve şehre dağıldığı bir nevi havuzlar olarak nitelendirilir. Burada toplanan sular, hem dinlendirilir hem de onlardan yararlanılır. Burada toplanan suların duvarlara olan basıncını azaltmak için daha çok şehrin yüksek noktalarındaki çukur yerlere yapılmışlardır. Roma yapım tekniğine göre yapılan açık sarnıçların duvarları blok taşlar, tuğla ve horosan harçlarla kuvvetlendirilmiştir. Günümüze bu sarnıçlardan Aspar, Aitius, Hogios Mokios ve Hebdemon Sarnıcı ulaşabilmiştir.
 Bizanslıların açık sarnıçları kentin konumu itibariyle her yerde yapılamadığından su ihtiyacını kapalı sarnıçlarla da sağlamışlardır. Bu sarnıçlardan büyük bir kısmı hiçbir iz bırakmadan yok olmuşsa da büyük çoğunluğu ayakta ve kullanılmaktadır. Kapalı sarnıçlar genellikle dikdörtgen veya kare plan şeklindedirler. Bunların üzerleri taş duvarlara dayanan sütunların taşıdığı tuğla kemerler ve tonozlar aracılığı ile örtülmüştür. Bu tür sarnıçlar bir takım yapıların altında bulunarak onlara ve halka su sağlamışlardır. Ancak, bu tip sarnıçları Bizanslıların mahzenleri ile de karıştırılmamalıdır.
 İstanbul Açık Sarnıçları:
 Aspar Sarnıcı    (Fatih)

Yavuz Sultan selim Camisi’nin güneybatısında, Sultan Selim ve Yavuz Selim Caddeleri arasında uzanan bu sarnıca Bizans kaynakları, kare bahçe anlamına gelen “Xerokipion” ismini vermişlerdir.

Sarnıç, Leon I (457-474) zamanında Bizans İmparatorluğu’nun hizmetine giren got generali Aspar tarafından inşa edilmiş ve bundan dolayı da onun ismiyle tanınmıştır. Aspar, 471’de Leon I’in emriyle idam edildiğinden, sarnıcın inşa tarihini bundan daha evvelki bir tarihe, büyük olasılıkla 459 veya 460 yıllarına indirmek mümkündür.

Bizans kaynaklarına göre, bu sarnıcın civarında Manuel Sarayı, Kaiouma ile St. Théodosie ailesinin manastırları bulunmaktadır.

Aspar sarnıcının yeri hakkında, dört ayrı fikir ileri sürülmüştür.

Chevalier, Andéossy ve Déthier, bu sarnıcın Bodrum Cami yakınında bulunduğunu iddia ederler. Fakat bu fikrin kabul edilmesi olanaksızdır. Zira, “Chronicon Paschale” de buna uygun en ufak bir işaret dahi yoktur. Constantios, A.M.Paspati, M.Gédéon, Mordmann, Straygowski, A.V.Millingen ise sarnıcın tamamiyle Konstantin sur duvarına dayandığını kabul ederler. Nihayet Siderides, sarnıcı Sivaslı Toklu Dede Mescidi’nin yanında gösterir.

Aspar sarnıcının İstanbul’un beşinci tepesi üzerinde, Sultan Selim Camii yanındaki Çukurbostan’da olması kuvvetle muhtemeldir. Yapının mimari özelliği itibariyle de buradaki manastıra ve özellikle Konstantin suruna bitişik olduğu görülmektedir.

Aspar sarnıcı, bir kenarı 152 m. Uzunluğunda olmak üzere dikdörtgen bir plan şeklindedir. Derinlik aslında 10.80 metre olmasına rağmen, zeminin zamanla toprakla dolmasından, bugünkü derinliği 8.20 metredir. Duvar kalınlığı 5.20 metredir ve burada beş tuğla ve beş taş dizisinden meydana gelen bir mimari teknik kullanılmıştır.

Sarnıcın iç cephesinde rastlanan kemer izlerinden, vaktiyle üzerinin kapalı olduğu düşünülmüşse de bu pek yerinde bir düşünce değildir.

Aspar sarnıcı, Bizans’ın son döneminde önemini kaybederek kurumuştur. Nitekim 1540 yılında İstanbul’a gelen P.Gylles, burasının bahçe halinde olduğunu belirtmektedir.

Fetihten kısa bir süre sonra, içerisinde yapılan evler ve XVI.Yüzyılın ikinci yarısında ilave edilen bir cami ile sarnıç, bir çeşit mahalle halini almıştır. Günümüzde de bir yerleşim yeri konumundadır.


Aetius Sarnıcı     (Fatih)

Karagümrük’te bugünkü Vefa Stadyumunun bulunduğu yerdeki Aetius Sarnıcı’nın ismine Bizans kaynaklarında sık sık rastlanmaktadır. Aetius, İmparator Theodosius II (408-450) zamanında şehir prefectusu (Valisi) olmuş ve Comte Marcelline göre 421 yılına doğru da bu sarnıcı yaptırmıştır.

Sarnıç, Bizans kaynaklarından öğrenildiğine göre; Prodrome de Petre, Romains ve Mara manastırlarına komşu olup, aynı zamanda Andrinople kapısı yakınındadır.

Anıtsal olduğu kadar o derecede de büyük bir sarnıç olan Aetius, 244x84 metre ölçülerinde dikdörtgen planlıdır. Derinliği tahminen 13 ile 15 metre, duvar kalınlığı ise 5.20 metredir. Bugün sarnıç iyi durumda olup, sadece güneydoğu cephesi bozulmuş ve buraya Vefa kulübünün binası yapılmıştır. Diğer uzun kenarına ait duvar kalıntılarından, yapı malzemelerinin üst üste sıralanan dört dizi tuğla ile on dizi küçük moloz taş olduğu anlaşılmaktadır.

P.Gylles, 1540 yılında burasının kurumuş bir halde olduğunu ve bundan dolayı da kullanılmadığından bahsetmektedir.


Hagios Mokios Sarnıcı     (Fatih)

Bu sarnıcın bazı kaynaklarda sözü edilen ve kesin olmayan bilgilere rağmen, İmparator Anastasius I (491-518) tarafından yaptırılmış olması gerekmektedir. İstanbul’un en büyük sarnıçlarından olan Hagios Mokios, hekimoğlu Ali Paşa Cami civarında, Köprülüzade, Gökalp, Sırrı Paşa sokakları ve Cevdet paşa Caddesi ile çepeçevre kuşatılmıştır.

Likos (Bayram Paşa Deresi), Kara ve Marmara surlarından meydana gelen üçgene hakim tepe üzerinde kurulan sarnıç, ismini güneydoğusunda inşa edilen Ortodoks Hagios Mokios Kilisesi’nden almıştır. 170x147 metre ölçülerinde, dikdörtgen plan şekli göstermektedir. Zemin toprak ile dolduğundan derinliği kesin olarak tespit edilememekle birlikte 12 ile 15 metre derinlikte olduğu sanılmaktadır.

Sarnıcı kuşatan tuğla hatıllı taş duvarlar 6 metreyi bulmakta ve ayrıca iri taş bloklardan yapılan bu duvarların ortalarından iki kalın silme geçmektedir.

Bugünkü durumunda kısmen bostan olarak kullanılan sarnıcın içerisinde bir kuyu ve çeşitli gecekondular bulunmaktadır.


Hepdemon Sarnıcı     (Bakırköy)

Hepdemon Sarnıcı, veliefendi Hipodromu’nun kuzeyinde kara surlarındaki Altınkapı’ya 2 km. mesafede ve Bakırköy yolunun sağ tarafında yer almaktadır.

İstanbul surlarının dışında kalan ve yapım tarihi kesin olarak tespit edilemeyen bu sarnıcın VIII. Yüzyıla ait olması ihtimal dahilindedir. Sarnıç, Bakırköy’e yakın Hieria Sarayı ile Campes kışlasının su ihtiyacını karşılamakta idi.

Hebdemon Sarnıcı, 127x76 metre ölçülerinde, dikdörtgen plan arz etmektedir. Derinliği 11 metre olan sarnıcın duvarları kuzey ve güney yönlerinde 4 metre, doğu ve batıda ise 7 metredir. Ayrıca da duvarlar dışarıdan helezonlu bir sistem vasıtasıyla daha da sağlamlaştırılmış olup, yapı malzemesini 5 sıra tuğla ile 2 sıra kaba yontma taş meydana getirmektedir. Sarnıcın üst kısmı bugün tamamen toprak ile aynı seviyededir.

Fetihten sonra, Türk devrinde, burası padişahın fillerinin ahırı olarak kullanılmış ve bu yüzden “Fil Damı” (fil evi) adıyla günümüze kadar gelmiştir. Sarnıç halen özel bir şahsın bostanı olarak kullanılmaktadır.


 İstanbul Kapalı Sarnıçları:

 Philoxenus (Binbirdirek) Sarnıcı     (Eminönü)

Hipodromun güneybatısında yer alan Philoxenus sarnıcı’nın ismi ile yapım tarihi üzerinde birbiri ile tamamen çelişkili fikirler ortaya atılmış ve dolayısı ile araştırmacılar bu konuda anlaşamamışlardır.

Roma’nın ikiye ayrılmasından sonra, Konstantin I Bizans’ın İmparatorluğunu İstanbul’da kurduğu zaman, ayândan 12 kişi onunla birlikte gelmiş, bu 12 kişiden biri olan Philoxenus, eski Roma surlarının bulunduğu yerin yakınında kendi sarayını yaptırmış ve bunu geniş bir sarnıç ile tamamlamıştır. Sarayının hipodromdan, imparator sarayından daha yüksek ve denize nâzır olabilmesini sağlamak için sarnıcın irtifasını oldukça yüksek tutmuştur.

C.Diehl, sarnıcın Iustinianus zamanında (518-527) yapıldığı düşüncesindedir. Nitekim, iç kısımlarda rastlanan üzeri damgalı tuğralar bu döneme aittir.

Sarnıç, E.Maumbory’nin ileri sürdüğü gibi Konstantin döneminde Philoxenus tarafından yaptırıldığı ve Iustinianus zamanında da tonarılarak genişletilmiş olması kuvvetle olasıdır. Böyle düşünüldüğü takdirde, Philoxenus sarnıcını 306-337 yılları arasına tarihlendirmek daha doğru olacaktır.

Philoxenus Sarnıcı, 64x56 metre ölçülerinde bir plan arz etmekte olup, 3000 m2’den daha fazla bir mekâna sahiptir. İçerisinde her biri 14 sütundan meydana gelen 16 sıra halinde 224 mermer sütun bulunmaktadır. Burada iki ayrı sütunun üst üste bindirilerek kelepçelenmesi özel bir konum olarak karşımıza çıkmaktadır. Birbirlerinden 3.75-3.80 metre uzaklıklarda yer alan sütunların başlıkları da birbirlerinden farklı olup, kaba bir işçilik gösterirler. Çoğunun üzerinde de taş yontucuların imzaları bulunmaktadır.

Sarnıcın köşeleri yuvarlatılmış olan duvarlarının kalınlığı 2.90 metredir. Bunların üzerleri sıvanmış olup, yer yer de taş levhalarla kaplanmışlardır. Bugünkü zeminden 15 metre aşağıda olan sarnıca taş bir merdivenle inilmekte, üst kısma da havalandırma delikleri açılmıştır.

Bu sarnıç, Bizans’ın son devirlerinde terk edilmiş, İstanbul’un fethinden sonra Sultan IV.Murad döneminde Tayyarzade ve Fazlı Paşa’ların konakları bunun üzerine yapılmıştır. XIX.Yüzyılın sonlarından itibaren burası iplik ve dokumacılar tarafından kullanılmış, bir süre çevrede kurulan pazarın ambar yeri olmuştur. Yakın tarihlerde özel bir kuruluş tarafından yeniden düzenlenen ve restoran-kafe haline getirilen sarnıç günümüzde bu işlevini de sürdürememiş, yeterince ilgi görmemiştir.


Basilika Sarnıcı (Yerebatan Sarayı)     (Eminönü)

Kapalı Bizans sarnıçlarının en büyüğü olan ve toplumda “Yerebatan Sarayı” diye isimlendirilen Basilika Sarnıcı, Ayasofya’dan Cağaloğlu’na giden cadde üzerindedir. Tarihi kaynaklar bu sarnıcın ilk defa I.Constantinus tarafından yapıldığını, sonraki yıllarda da Iustinianus tarafından genişletildiğini belirtmektedir. Yine kaynaklardan, sarnıcın üzerinde yüksek bir kaide üzerinde Hz.Süleyman’ın bronz heykelinin bulunduğu ve İmparator Vasil (867-886) tarafından kaldırılarak eritildiği ve yerine kendi heykelinin konulduğunu öğreniyoruz.

Bu sarnıç, yakınındaki İllius Basilikası’ndan ötürü Basilika Sarnıcı ismiyle tanınmıştır. Buradaki sular, Bozdoğan ve Malova kemerleri aracılığı ile Eğrikapı su dağıtım merkezinden gelmektedir. Sarnıcın plânı I.Dünya savaşı sırasında Alman denizaltıcıları tarafından çıkartılmıştır. Buna göre sarnıç, 140 x 70 metre ölçüsünde olup, 9800 m2’lik bir alanı kaplamaktadır. İçerisinde beşer metre yüksekliğinde, her dizide 28 tane olmak üzere 12 sütun dizisi bulunmaktadır. Birbirlerinden dörder metrelik aralıklarla sıralanan bu 336 sütunun arasında bazı devşirme mimari parçalara da rastlanmaktadır. Sütunlar üzerinde korint tarzının bozulmuş şekli olan kompozit başlıklar bulunmaktadır.

Sarnıcın üst örtü sistemini, düzgün kemer ve tonozlar meydana getirmektedir.

1544-1550 yıllarında P.Gylles, sarnıç içerisinde oldukça büyük balıkların dolaştığından bahsetmektedir.

Abdülmecid döneminde (1823-1861) sarnıcın üzerindeki ağırlığı taşıyabilmesi için güneybatı cephesine bir duvar yapılmış ve bu nedenden uzunluğuna 18, genişliğine de 5 sıra sütun bunun arkasında kalmıştır. Bundan sonra, sarnıcın üzerindeki alanda bir çok binalar yapılmış, ancak Cumhuriyet döneminde bu binalar kaldırılarak yeşil alan haline getirilmiştir. İstanbul Belediyesi’nin son yıllarda yapmış olduğu onarım sırasında sarnıcın içerisi tamamen temizlenmiş ve tabanının muntazam tuğla ile döşeli olduğu görülmüştür. Bu onarım sırasında sarnıcın güneybatı köşesinde, geç dönemde yapılan dolgu duvarının arkasındaki sütunların kısa gelen gövdelerini yükseltmek için bunların altına kaide olarak Roma dönemine ait mermer bir anıtın parçalarının konulduğu görülmüştür. Bunlar Medusa veya Gorgo başları olup, Geç Antik Çağda İstanbul’daki bir anıtı süslüyordu.
 Fatih Cami Avlusunda Bulunan Sarnıç    (Fatih)

Fatih Cami külliyesinden Karadeniz baş ve orta kurşunlu medreseleri arasında, kapıya yakın bir yerdeki mevcut çukur açıldığı zaman burada meydana çıkan bodrumun Bizans dönemine ait sarnıçlardan biri olduğu anlaşılmıştır.

Sarnıcın bugünkü Fatih Camisi’nin bulunduğu yerde, vaktiyle Konstantin I (303-337) zamanında imparator ve patriklerin defni için yapılan Havarium Kilisesi müştemilatından olduğu sanılmaktadır.

Havarium Kilisesi, İmparator Iustini,anus döneminde (518-527) harap olduğundan, tarihçi Prokopios’a göre onun tarafından, tarihçi Zonaras ile din kitaplarına göre de, İmparatoriçe Theodora’nın yakın ilgisiyle yeniden tamir ve inşa edilmiştir.

Bu duruma göre, sarnıcın ilk yapısının Konstantin I zamanına ait olduğu düşünülürse de, yapı tarzı daha çok Iustinianus dönemi özelliklerini bünyesinde toplamıştır. Sarnıcın içerisinde kaideleri gövdelerine nispetle daha kalın 43 adet sütun bulunmaktadır. Henüz çözülememiş bir konu olmakla birlikte, ana mekânın, bir duvar yıkıntısı ile tamamen yıkılan kuzeybatı yönünde devam etmesi büyük olasılıklıdır.

Su geçmez horasan harç ile kaplanmış moloz taş duvarlı sarnıcın üst örtü sistemini sütunlar üzerine atılmış kemerlere istinat eden tonozlar meydana getirmektedir. Aynı zamanda bu kemerler üzerinde o zamanlar destek amaçlı kullanılmış ahşap gergilerin, çürümüş olmalarından dolayı sadece izleri günümüze gelebilmiştir.


Eşrefiye Sokağı Sarnıcı    (Eminönü)

Philoxenus Sarnıcı (Binbirdirek) yakınındaki Eşrefiye Sokağı’nın köşesinde bulunan bu su haznesinin Bizans kaynaklarında gerçek ismine rastlamak mümkün değildir.

Sarnıcın yapı tarzı, Iustinianus’dan daha erken bir tarihe işaret etmekle beraber, bu bölgede bazı yapı çalışmalarında bulunan Theodosius I’in (378-395) dönemine ait olduğunu düşünmek daha doğru olacaktır.

Batısındaki bir kapıdan merdivenler ile içerisine girilen sarnıcın güneyi kısmen zemin seviyesinde bulunmasına rağmen toprak ile örtülü kuzey yönünün üzerine zamanla çeşitli binalar yapılmıştır. Ana mekânı 43x25 m. Ölçülerinde dikdörtgen plan arz eden sarnıcın üst örtüsünü her sırada dörder tane olmak üzere 8 dizinin meydana getirdiği 32 sütunluk bir sistem taşımaktadır. Gövdeleri kaba bir işçilik gösteren sütunların ortalama çapları yaklaşık 0.80 metredir. Başlıklar ise kısmen korint, kısmen de basit impostlantlardandır. Burada dikkati çeken, kemer ayaklarında üst kısımların daha dar ve yan satıhların bir bıçak gibi keskin köşelerden ibaret olmasıdır.

Tamamen tuğladan yapılan ana mekân duvarlarında 0.05-0.06 metre kalınlığında yine tuğla silmelerin bir takım yatay hatlar meydana getirdiği görülmektedir.



Aspar’ın (Sultan Selim Çukurbostanı) Yakınında Bulunan Sarnıç     (Fatih)

Aspar Sarnıcının güneydoğusunda, sağ taraftaki sokağın içerisinde yer alan bu su haznesine, daha sonra açılan bir kapıdan girilmektedir. Sarnıcın yapı tekniği incelenecek olursa, Iustinianus’dan daha önceki yıllara ait olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre de Theodosius I dönemine (378-395) tarihlendirmek gerekmektedir.

Sarnıç, 29x19 metre ölçülerinde dikdörtgen plana sahiptir. İç kısmında birbirlerinden düzgün ve belirli aralıklarla ayrılmış 28 sütun yer almaktadır. Sütunların birkaç tanesi granit olmasına rağmen çoğunluğu beyaz mermerdendir. Tuğla temeller üzerine oturan bu sütunların ortalama çapları 0.50 ile 0.60 metre arasında değişmekte, başlıklarının da korint tarzında olduğu görülmektedir. Ayrıca başlıkların taşıdığı tuğla kemer ayaklarından birkaç tanesi üzerinde, haç monogramları ile akantus dizilerinin bulunduğu da dikkati çekmektedir. Sarnıcın ana mekânının üzeri tuğladan yapılmış kiçik ölçüde kubbeler ile örtülüdür.

Zemin çok düzgündür ve duvarların üzeri çok ince bir sıva tabakası ile kaplanmıştır. Bu tabakanın altı altında ise, 10 sıra tuğla ile 3 sıra moloz taş dizilerinin duvarları meydana getirmektedir. Üst kısımlarda bulunan 1.20 ile 1.50 metre genişliğindeki çeşitli pencereler de sarnıcın içerisinin kısmen aydınlanmasını sağlamaktadır.

Bugün boş ve metrûk bir durumda olan sarnıcı bir süre iplik bükücüler kullanmışlardır.


St.Jean Stadion (İmrahor Cami) Sarnıcı     (Fatih)

St.Jean Stadius tarafından 463 yılında yaptırılan aynı isimdeki kilisenin arkasında yer alan sarnıç, burada yaşayan din adamlarının ihtiyacı olan suyu temin etmek amacıyla yaptırılmıştır.

Sarnıç, 26x19 metre ölçülerinde olup, içerisinde birbirlerinden dörder metrelik aralarla 24 sütun bulunmaktadır. Ortalama çapları yarım metreyi aşan bu granit sütunların başlıkları birbirleri ile karşılaştırılacak olursa, yapılışlarında bazı uyumsuzluk olduğu da dikkati çekmektedir. Başlıklar üzerine oturan kemer ayakları, sarnıcın üst örtüsünü meydana getiren küçük kubbelerin dayandığı pandantifler oturmaktadır.

Beden duvarlarında esas yapı malzemesi yuğladır. Ayrıca kuzey yönünün yanlara göre dik olmayışı, sarnıcın yapımında kilise temellerinin göz önüne alındığını göstermektedir. Duvarlar üzerinde sıralanan ve ana mekânı çok iyi aydınlatan pencereler, dekoratif tuğla kemerler ile çerçeveler içerisine alınarak daha güzel bir duruma getirilmiştir.

Günümüzde gayet temiz ve bakımlı olan St.Jean Station Sarnıcı özel şahısların elinde bir imalathane olarak kullanılmaktadır.


Gülhane Parkı Sarnıcı     (Eminönü)

Gülhane Parkı’nın 1913 yılındaki düzenlemesi sırasında burada bulunan bazı antik kalıntılar dikkati çekmiş, dönemin Müze-i Hümayun’undan alınan izin ile K.Wulzinger ve E.Unger bunları araştırarak bir makale ile tanıtmışlardır.

Arkeoloji Müzesi’nin kuzeybatısında Gülhane Parkı içerisindeki Sarayburnu’na giden yolun üzerinde ortaya çıkarılan bu sarnıç, 18x12 metre ölçülerinde dikdörtgen bir plana sahiptir. Hangi yapıya ait olduğu ve ne amaçla kullanıldığı hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, burada bulunan bir tesisin suyunu sağladığı sanılmaktadır.

Sarnıcın yapı tekniği Iustinianus’dan daha önceki bir tarihe işaret ettiğinden, V.Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Ana mekân, dörder sütunlu 3 dizi ile dört nefe bölünmüştür. Duvarları tuğladan, sütunları mermerdir. Üst örtü sistemi ise bu sütunların taşıdığı kemerler üzerine oturan yuvarlak küçük kubbeler meydana getirmektedir.

Gülhane parkı sarnıcı çok iyi durumda olup, günümüzde akvaryum olarak kullanılmaktadır.


St.İren Kilisesi’nin Güney-doğusundaki Sarnıç     (Eminönü)

Topkapı Sarayı Bab-ı Humayun kapısını geçince hemen solunda ortaya çıkarılan sarnıç, Ayasofya hazine binasının yakınına kadar uzanmaktadır. Bu sarnıcın Iustinianus devrine ait olduğu sanılmaktadır. Günümüze son derece iyi bir durumda gelen sarnıç, 54x13 metre ölçüsündedir. Sarnıç içerisinde rastlanan eskiden kalma elektrik tesisatı ve iskele kalıntıları St.Eirene’nin Askeri Müze olduğu sıralarda kullanıldığını göstermektedir.

Bu sarnıcın suyunun Belgrat Ormanlarından Valans Su Kemeri (Bozdoğan Kemeri) aracılığıyla geldiği sanılmaktadır. Basilika Sarnıcı (Yerebatan Sarayı) yakın benzerlikleri bulunmaktadır. Uzun dikdörtgen bir bölüm ve bununla bağlantılı kare mekân adeta bir L harfi şeklinde bir plan düzeni göstermektedir. Topkapı Sarayı’nın sur duvarları bu sarnıcı ikiye bölmüştür. Dikdörtgen bölümün içerisinde her sırada 13’er tane olmak üzere 3’er sütun dizisi bulunmaktadır. Kuzeybatıdaki kare mekânda ise 3’er sütunluk 3 dizi daha vardır. Buradaki granit sütunlar 3.50 metre yüksekliğinde olup, Bizans dönemine tarihlendirilen başlıklara oturan pandantiflerle üst örtüyü taşımaktadır. Duvarları kalker taşındandır ve bunların üzeri de ince bir sıva tabakası ile kaplanmıştır. Üst örtünün bütünü çapraz tonozlardan oluşmuştur.


Unkapanı Sokağı Sarnıcı     (Fatih)

Günümüzde evlerin altında kalan bu sarnıcın üzerinde Osmanlı döneminde Pirî Mehmet Paşa Medresesi bulunuyordu.Sarnıca Fil Yokuşu’ndaki Devirhan Çeşmesi Sokağı’ndaki bir ev ile Pantaokrator Kilisesi (Zeyrek Cami) altındaki çıkmaz bir sokaktan girilmektedir.

Bu sarnıcın, İmparator Marcionus (582-602) tarafından yaptırıldığı ileri sürülmüşse de Ph.Forcheimer, yapı üslubuna dayanarak İmparator Iustinianus I (518-527) tarafından yaptırıldığını ileri sürmektedir.

Kuzeyden birkaç basamaklı merdivenle inilen sarnıç 50x15 metre ölçüsünde dikdörtgen bir plân düzeni göstermektedir. Orta kısmında ikişer sütunun oluşturduğu 4’lü sıranın her birinin ortasında yine ikişer sütunlu 2 sıra bulunmaktadır. Sütunlar 0.85 metre yüksekliğinde dikdörtgen kaideler üzerine oturtulmuştur. Başlıkları ise Bizans mimarisinin erken dönemlerine tarihlenmektedir.

Zemini çamur ile kaplı olan bu sarnıcın duvarları aralıklı bir şekilde örülmüş 035 metre uzunluğundaki tuğlalardan meydana gelmiştir. Doğu ve batı duvarlarındaki nişler bulunan sarnıcın kuzey yönüne açılan pencerelerle de içerisi aydınlatılmıştır.


Hacı Salih Efendi Sokağı Sarnıcı     (Fatih)

Fatih’te Sofular Caddesi ile Hacı Salih Efendi Sokağı arasında bulunan, ancak günümüze yalnızca temel izleri gelebilen Mustafa Paşa Mescidinin altında bulunuyordu. Bizans kaynaklarında ismine rastlanmamakla beraber, yerinde yapılan incelemede burasının bir Bizans sarnıcı olduğu görülmüştür. Hacı Salih Efendi Sokağı üzerindeki bir kapıdan içerisine girilen sarnıç, büyük olasılıkla VII.Yüzyıla tarihlendirilmiştir.

Sarnıç, 24x12 metre ölçüsünde olup, içerisinde 5’er sütunlu iki sıra ile 3 nefe ayrılmıştır. Birbirlerinden 4’er metre uzaklıktaki sütun başlıkları kemer ayakları ile birbirlerine bağlanmış dışa çıkıntılı, küçük kubbeli üst örtüyü taşımaktadır.


Mirelaion Sarnıcı (Bodrum Camisi Sarnıcı)     (Eminönü)

Mirelaion Manastır Kilisesinin temelleri altındaki bu sarnıç günümüze son derece iyi bir durumda gelebilmiştir. Constantinus I dönemine ait olan buradaki bir yer altı mezar odası, sonraki dönemlerde sarnıca çevrilmiştir. Manastırın yapım tarihi kesin olmamakla beraber Constantinus V (740-775) zamanında terk edildiği ve sonra Romanus II (959-963) tarafından yeniden kullanıldığı bilinmektedir. Bu bakımdan sarnıcın kesin olmamakla beraber VII.Yüzyıl sonlarına doğru yapıldığı sanılmaktadır.

Arazi konumundan ötürü güneydoğusu kayalara dayanan sarnıcın içerisi, muntazam taş duvarlarla örülmüştür. Bu yüzden de plânı değişik ölçüler göstermektedir. Batı yönü 28x22 metre, doğu yönü de 21 metre genişliğindedir. İçeride bulunan 2.50-2.90 metre arasında değişen sütunlar tonozlu üst örtüyü taşımaktadır.

Mirelaion Sarnıcı 1966 yılında Alman Arkeoloji Enstitüsü ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin ortak çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılmıştır.


Sarayburnu’ndaki Sarnıçlar     (Eminönü)

Topkapı Sarayı ile Marmara Denizi arasında kalan alanda İmparator Basileus I’in (867-886) yaptırdığı Manganlar Sarayı’nın kalıntıları, 1921-23 yılları arasında Fransızların yaptığı kazılar sırasında ortaya çıkarılmıştır. Manganlar Sarayı’nın kuzeyinde, Constantinus IX (1042-1054) tarafından yaptırılan manastır kilisesinin içerisi sonradan sarnıç olarak kullanılmıştır.

Günümüze oldukça iyi bir durumda gelen sarnıcın üst örtüsünü kemerlerin taşıdığı beşik tonozlar örtmektedir.

Bu sarnıcın batısında 22x11.50 ölçüsünde dikdörtgen plânlı bir başka sarnıca daha rastlanmıştır. Manganlar bölgesinin batısında bir sarnıçla daha karşılaşılmıştır. İçerisine 20 basamaklı bir merdivenle girilen, oldukça iyi korunmuş sarnıç, 15x15 metre ölçüsünde kare plânlıdır.

Bu bölgede yeterince bir araştırma yapılmamakla beraber, küçük ölçüdeki sarnıçları yapı özelliklerinden ötürü IX-X. Yüzyıllara tarihlendirmek olasıdır.

Topkapı Sarayı’nın dış avlusundan Cankurtaran’a giden yolun sol tarafında 1965 yılında bir sarnıçla karşılaşılmıştır. Dikdörtgen plânlı olan sarnıcın kısa kenarı 12 metre olup, uzun tarafının ölçüsü kesinleşememiştir. 17 basamakla içerisine inilen sarnıçta 6 sütun bulunmakta ve bunlar üst örtüyü taşımaktadır. Burada yapılan araştırmalarda Osmanlı dönemine ait mermer mimari parçaları, Bizans keramikleri ve cam eşyalar bulunmuştur.


Ataköy Sarnıcı     (Bakırköy)

Ataköy’de Emlâk Bankası I.Kısım blokları ile deniz arasında kalan alanda bir Bizans sarnıcı ile karşılaşılmıştır. Bizans kaynaklarında ismine rastlanmayan bu sarnıcı VIII. Yüzyıla tarihlendirmek yerinde olacaktır. Toprak içerisine gömülmüş sarnıçtan yalnızca iki duvar kalıntısı dikkati çekmektedir. Bununla ilgili bir kazı yapılmadığından plânı hakkında yeterli bir bilgi edinemiyoruz. Buradaki mermer sütun ve başlıklar bunun kapalı sarnıçlar gurubu içerisinde olduğuna işaret etmektedir.


Büyük Otlukçu Yokuşu Sarnıcı     (Fatih)

Süleymaniye’de Şeyhülislâm Resmî Efendi Camisi’nin avlusu altında Bizans kaynaklarında ismine rastlanmayan bu sarnıca Büyük Otluçu Yokuşu Sarnıcı ismi verilmiştir.
Yapı üslubundan Kommenoslar dönemine (1057-1185) tarihlendirmek yerinde olacaktır. Kuzey yönünden içerisine girilen sarnıç, 21x21 metre ölçüsünde kareye yakın bir plân şekli göstermektedir. Girişin sağında, duvar üzerinde 2.50 metre genişlik ve 1.20 metre derinliğinde 5 ayrı nişin bulunduğu dikkati çekmektedir. İçerideki üst örtüyü taşıyan 24 granit sütunlar birbirlerinin eşi olmalarına rağmen, bir kaç tanesi farklı yerlerden getirilmişlerdir. Sütun başlıkları korint üslubunda, çan şeklinde olup bazıları kaba, bazıları da ince bir işçilik göstermektedir. Sütunlardan birkaç tanesi üzerinde de burada çalışan ustaların monogramlarına yer verilmiştir. Üst örtü sütunları birbirine bağlayan kemerlerin taşıdığı küçük kubbelerle örtülmüştür.


Çarşamba Caddesi Üzerindeki Sarnıç     (Fatih)

Çarşamba Caddesi’nin Haliç yönünde bir evin altında bulunan sarnıcın ismine Bizans kaynaklarında rastlanmamaktadır. Bununla beraber, yapı üslubuna dayanarak Kommenoslar dönemine (1057-1185) tarihlendirmek yerinde olacaktır. Sarnıcın ana mekânı 18x8 metre ölçüsündedir. Birbirine eşit olmayan sütunlarla 3 nefe ayrılmıştır. Birbirlerine kemerlerle bağlanan 4’er sütunluk 2 dizi görülmektedir. Bu sütunların bir kısmı granit, bir kısmı da mermer olup, yükseklik ve gövde çapları birbirlerinden farklıdır. Bazılarının üzerinde haç monogramları bulunan başlıklar ise iyon üslubunda veya impostu anımsatacak biçimdedir.


Pantepeptos Kilisesi (Eski İmaret Cami) Yanındaki Sarnıç     (Fatih)

Pantepeptos Kilisesi’nden Hagia Theodosia Kilisesi’ne (Gül Camisi) giden yol üzerinde bulunan bu sarnıç 20x8 metre ölçüsünde dikdörtgen plânlıdır. İçerisinde 2.50-3.00 metre aralıklarla değişen 14 sütun bulunmaktadır. Bu sütunlar ve başlıkları daha önceki dönemlere ait yapılardan toplanmışlardır. Başlıklarının bazıları iyon, bazıları korint, bazıları da imposttur. Bazı sütun başlıkları üst üste konularak sütunların bir düzeye getirilmesi sağlanmıştır. Sarnıcın duvarları muntazam olmayan taşlardan yapılmış, üzerlerine pencereler açılmış ve bir de niş yerleştirilmiştir.


St.Pammakaristos Kilisesi (Fethiye Camisi) Yanındaki Sarnıç     (Fatih)

St.Pammakaristos Kilisesi’nin altında XX.Yüzyılın ikinci yarısında yapılan araştırmalarda bu sarnıçla karşılaşılmıştır. Sarnıç, kilisenin ana mekânının (Naos) altında olup, üst örtüsünü taşıyan sütun ve tonozlar kilisenin döşemesini oluşturmaktadır. Kilisenin 1261’de yapıldığı, yan kenarının da 1315’de eklendiği dikkate alınacak olursa, bu sarnıcın Son Bizans Devrinde (1261-1453) yapıldığını göstermektedir.

Ana mekânda bulunan 28 sütunun bazıları taştan, bazıları da mermerden olup, çapları 0.30-040 metre arasında değişmektedir. Birbirlerinden 2.50-3.00 metre aralıklarla sıralanan sütunların başlıkları iyon, korint veya basık kemer ayağı şeklindedir. Bazılarının üzerinde de kabartma haç monogramları bulunmaktadır. Buradaki kemerler Son Bizans Devri cephe mimarisinin özelliklerini yansıtmaktadırlar. Bunların taşıdığı kubbeli üst örtü, istiridye kabuğunu andıracak şekilde yapılmıştır.


Aetius Sarnıcı’nın Yanındaki Sarnıç     (Fatih)

Aetius Sarnıcı’nın (Bugünkü Vefa Stadyumu) kuzeybatısında, Kasım Ağa Cami yanında bulunan bu sarnıcın ismine de Bizans kaynaklarında rastlanamamaktadır. Bu bakımdan yapım tarihi kesin olmamakla beraber yapı üslubuna dayanılarak Son Bizans Devrinde Paleologoslar zamanında yapıldığı sanılmaktadır.

Ana mekânı 29x19 metre ölçüsünde dikdörtgen plânlı olup, duvarları düzgün olmayacak şekilde bir sıra taş ve bir sıra tuğladan meydana gelmiştir. Bu sarnıcın da köşeleri diğerlerinde olduğu gibi su tazyikini önlemek amacıyla yuvarlatılmıştır. İçeride 3.50 metrelik aralıklarla sıralanmış 7 sütunlu, 4 dizi bulunmaktadır. Buradaki sütunlar da birbirlerinden çok farklıdır. Girişe göre, ilk sırayı oluşturanlardan 4’ü granit, diğerleri mermerdir. Başlıklar iyon ve dantela şeklinde işlenmiş Bizans başlıkları olarak birbirlerinden farklıdır. Aynı yükseklikte olmayan, yapılan eklemelerle aynı düzeye getirilen sütunların diğer yapılardan toplandıkları açıkça görülmektedir.


Dizdariye Yokuşu Sarnıcı     (Eminönü)

Sultanahmet’te, Çemberlitaş Kız Öğrenci Yurdu’nun temel kazılarında ortaya çıkarılan, ismine Bizans kaynaklarında rastlanmayan bu sarnıç, yıkılarak ortadan kaldırılmıştır. Kalıntılarına dayanılarak Thedosios I. veya Iustinianus zamanına ait olduğu sanılmaktadır.


Beyazıt Meydanı’ndaki Sarnıçlar     (Eminönü)

Beyazıt Meydanı’nın 1961 yılı sonlarında başlayan düzenleme çalışmaları sırasında bazı Bizans sarnıçları ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri, meydanın kuzeydoğusunda Beyazıt Külliyesi ile yıkılan Fuat Paşa Konağı arasında yer almaktadır.Yeterince bir kazı yapılmamakla beraber, sarnıcın dikdörtgen bir plânı olduğu, 4 sütun ile ikiye ayrıldığı anlaşılmaktadır. İyon başlıklı sütunların taşıdığı üst örtü çapraz tonozludur. Bu sarnıcın Erken Bizans Devri’nin sonlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Beyazıt Elektrik İdaresi’nin altında, Vezneciler caddesi üzerinde açılan yol sırasında bir sarnıç daha ortaya çıkarılmıştır. Açılan cadde nedeniyle bir kısmı yıkılan bu sarnıcın, 2 sütunu ile duvarlarına ait bazı kalıntılar, bugün de görülebilmektedir.


İMÇ Bloklarındaki Sarnıç     (Eminönü)

Unkapanı İMÇ Bloklarının 1961 yılı sonlarındaki ikinci kısım yapımında bir Bizans sarnıcı ile karşılaşılmıştır. Yapıldığı dönem kesinlik kazanamayan bu sarnıç 8.05x8.55 metre ölçüsünde olup, 3’er sütun ile 3 nefe ayrılmış, üzeri de beşik tonozlarla örtülmüştür.


Hekimbaşı Çiftliği Sarnıcı     (Ümraniye)

Hekimbaşı Çiftliği civarında yapılan araştırmalar sırasında dikdörtgen planlı bir Bizans sarnıcı ile karşılaşılmıştır. Yapım tarihi kesinlik kazanamayan bu sarnıcın haç monogramlı mermer kalıntıları, antik döneme ait döşeme ve kanal izleri ile dikkati çekmiştir. Ayrıca bu sarnıcın plânı da çıkarılamamıştır.
Bu Foruma yaptığınız ilk ziyaretiniz ise, Forumumuzda bilgi alışverişinde bulunabilmeniz için öncelikle Kayıt olmalısınız. Üye olmayanlar Forumumuzda. Konu açamaz, Eklenti indiremez. Forumumuzu tam anlamıyla kullanmak için Üye olabilirsiniz..

 

* Bizi Takip Edin

Son Mesajlar

ÇALİŞMA ARKADAŞLARI Gönderen: zeki0669
[Dün, 19:26:12]


Top-notch Ğ¡asual Dating - Legitimate Girls Gönderen: zgtasoluk
[Dün, 06:48:19]


Premier Ğ¡asual Dating - Verified Maidens Gönderen: Dursunfurkan
[16 Nisan 2024, 19:27:44]


RESTORATÖR ANKARA (7 YIL DENEYİM) Gönderen: Mehmet Güngör
[16 Nisan 2024, 18:54:22]


rmiljyhy Gönderen: generic tadalafil 2019
[16 Nisan 2024, 17:59:05]


RÖLÖVE-RESTİTÜSYON-RESTORASYON-PROJE VE DANIŞMANLIK HİZMETİ Gönderen: gül_can
[16 Nisan 2024, 17:13:10]

SimplePortal 2.3.7 © 2008-2024, SimplePortal