Restorasyon Forum

Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Restorasyon Forum - Reklam Alanı

Gönderen Konu: İstanbul Köşk ve Konakları  (Okunma sayısı 13962 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

RestorasyonForum

  • Yönetici
  • *****
  • İleti: 739
İstanbul Köşk ve Konakları
« : 27 Ocak 2009, 22:07:00 »
Alay Köşkü (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesinde, Topkapı Sarayı’nın etrafını çeviren Sur-ı Sultani duvarının bir köşesinde yer alan Alay Köşkü, buradaki bir burcun üzerine yapılmıştır. XVI. yüzyılda buradaki ahşap bir köşkün bulunduğu yerde Sultan II. Mahmut (1808–1839) tarafından 1820 yılında yaptırılmıştır. Batı Avrupa üslubunda yapılmış olan bu köşkün Balyan ailesinden Kirkor Amira Balyan (1764–1831) tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Büyük olasılıkla bu köşkün bulunduğu yer Eski İstanbul’un ana caddesi üzerinde idi. Alay Köşkü, Padişah ve erkânının resmi geçitleri izleyebilmesi için yaptırılmıştır.

Köşkün cadde üzerindeki pencere kemerleri üzerinde Hattat Mustafa İzzet Efendi’nin siyah taş üzerine altın yaldızlı madeni harflerle manzum bir yazısı bulunmaktadır.

Taş konsollar üzerinde çokgen planlı ve yedi cepheli, etrafı pencereli olan köşk, büyük ve tek bir salondan ibarettir. Arka ve yan taraflarına değişik büyüklükte hizmetkârlara özgü odalar yerleştirilmiştir. Saray bahçesinden geniş bir rampa ile büyük sofaya ulaşılan köşkün üzeri geniş saçaklı, soğan külah ile örtülüdür. İç kısımda bu külah bir kubbe olarak görülmektedir. Köşkün cephesi mermer levhalarla kaplanmıştır. Köşkün yedi penceresi olup, bunların üzerlerinde siyah-beyaz taşlardan yayvan kemerlere yer verilmiştir.

Alay Köşkü Cumhuriyetin ilk döneminde Güzel Sanatlar Birliği’ne tahsis edilmiştir. Bir süre Eminönü Halkevi’nin oyun salonu olmuş, 1945–1946 yıllarında İstanbul Eski Eserleri Tescil Bürosu olarak kullanılmıştır. Köşk 1959–1960 yıllarında Y.Mimar Fatin Uluengin tarafından orijinaline uygun olarak restore edilmiştir.

Günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü’nün yönetimindedir.


İncili Köşk (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesinde Sirkeci’den Cankurtaran’a giden yol üzerinde, Bizans dönemi Manganlar Sarayı’nın uzantısında bulunan İncili Köşk XVI. yüzyılın sonlarında Sadrazam Koca Sinan Paşa tarafından Mimar Davut Ağa’ya yaptırılmıştır. Koca Sinan Paşa bu köşkü Sultan III. Murat’a armağan etmiştir. Sinan Paşa Köşkü olarak da tanınan bu köşkten Sultan III. Murat çok hoşlanmış ve zaman zaman buraya gelmiştir.

Günümüze yalnızca bodrum katı ile çeşmesi gelebilen köşk kesme taştan olan bu bölümler üzerine ahşaptan yapılmıştır. Köşkün ahşap kısmı 1863 yılında yanmış, bunun arkasında kalan bölümleri de demiryolunun Sirkeci’ye kadar getirilmesi sırasında 1865 yılında yıkılmış ve ortadan kalkmıştır.

Köşkün günümüze gelen kalıntıları düzgün kesme taştan cephede iki yuvarlak kemerli bölümü ile bunun üzerinde ahşap köşkü taşıyan dışarıya taşırılmış kesme taş çıkıntılardır. Köşkün bodrumu olan bu bölümün yanında Mimar Davut Ağa’nın isminin yazılı olduğu bir de çeşme vardır. Çeşme taş bodrumun ileriye doğru çıkan çifte kemerleri arasındadır.


Yalı Köşkü (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Sarayburnu’ndaki Sepetçiler Kasrı’nın yakınında bulunan Yalı Köşkü Topkapı Sarayı’nın Sarayburnu’ndaki iki köşkünden birisi idi. Yalı Köşkünü ilk defa Sultan II. Beyazıt (1481–1512) yaptırmış ardından Sultan III. Murat (1574–1595) 1592’de yeniden yaptırmıştır. Cebeciler Köşkü de denilen Yalı Köşkü’nün Osmanlı saray törenlerinde önemli bir yeri vardır. Donanma sefere çıkarken padişah Kaptan-ı Deryaları, Donanma Serdarlarını bu köşkten uğurlardı. Bu uğurlama törenlerinde de şenlikler köşkte ve çevresinde yapılırdı. Sefere çıkacak donanma önce Beşiktaş’ta demirler, oradan Müneccimbaşı’nın uygun göreceği günde Yalı Köşkü’nün önüne gelir ve top atarak padişahı selamlardı. Gemisinden kayıkla ayrılarak köşke gelen kaptan paşaya padişah tarafından kürk giydirilir ve bir hançerle ödüllendirilirdi. Bundan sonra kaptan paşa gemisine döner, top atışlarına devam ederken Top Kapısı’ndan da ona cevap verilirdi.

Yalı Köşkü yabancı ressamların yapmış olduğu Topkapı resimlerinde görülmektedir. Dikdörtgen planlı köşkün üzeri 7 m. çapında bir kubbe ile örtülü olup, orta sofanın etrafı üç eyvanla yaygın ve klasik divanhane planında yapılmıştı. Köşkün denize bakan cephelerinin karşısında, ocaklı duvarların arkasında odalar sıralanmıştı. Köşkün çevresinde 4 m. genişliğinde geniş revaklar ve bunların üzerini örten 2,5–3 m. lik geniş saçaklı bir örtü bulunmaktadır. Son derece hafif ve zarif mimari elemanlardan yapılan köşkün önünde geniş bir rıhtım bulunmakta olup, bu rıhtımdan birkaç basamakla bir platforma çıkılmaktadır.

Günümüze gelemeyen, yabancı ressamların resimlerinden bilgi edinilen bu köşkle ilgili olarak XIV. Louis’in Sultan IV. Mehmet’e (1648–1687) gönderdiği elçi Marquis de Nointel ile birlikte İstanbul’a gelen Antoine Galland İstanbul ile ilgili yazılarında bu köşkten söz etmiştir:

“Bu köşk dışarıdan kare biçiminde olup, kurşunla örtülü bir çatısı ve çatının ortasında küçük bir kubbesi olan bir yapıdır. Yapının çevresinde on ayak genişliğinde mermer sütunlara oturan bir revak vardır. Revak altından büyük salona geçilmektedir. Bu salonun iki yanında ve deniz tarafında sedirler bulunur. Deniz cephesinin karşı tarafında ise bronz kaplı bir ocak vardır. Her sedirin üstü arabesk üslubunda yaldızlı renklerle boyalı bir tonozla örtülüdür. Ortada ise aynı üslupta bezemeli büyük kubbe bulunmaktadır. Duvarlar mermer ve bitkisel motifler ve yazılarla süslü çinilerle kaplıdır. Bunlar bizim duvarlara astığımız halıların işini mükemmel görüyorlar. 3–4 yerde fıskiyeler ve yapının önünde bir de çağlayan vardır. Bu köşkte duvara asılmış bir tahta gördüm. Ortasında bugünkü padişahın çocukluğunda yazmış olduğu yarım satırlık bir yazı vardı. Bunun üzerinde “Sultan İbrahim’in oğlu Sultan Mehmet’in eseri” yazılı idi.

Ocağın yanındaki bir kapıdan elçiyi bir salona soktular. Burada padişahın oturmasına mahsus, altın yaldızlı fakat kötü yapılmış üç iskemle ile Peder M. de La Haye’nin vaktiyle Babıâli’ye hediye ettiği bir ayna vardı. Buradaki dolapların kapakları oldukça ince bir işçilikle yapılmış altın ve gümüş yaldızlı parçalardan oluşuyordu. Köşkün muhafızı, dolabın vaktiyle bir İran şahı tarafından bir padişaha gönderilmiş bir hediye olduğunu, padişahın bu hediyeyi beğenmeyerek onu buradaki helâların kapısına koydurduğunu söyledi.”

Yalı Köşkü İstanbul-Edirne demiryolu yapılacağı sırada çevresindeki yapılarla birlikte 1869 yılında yıkılmıştır. Köşkten günümüze hiçbir iz gelememiştir.


Darphane Köşkü (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesinde Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda, Darphane-i Âmire’nin Babüs-Selam tarafına bakan kuzeydoğu köşesinde bulunuyordu. Bu köşk Sultan II. Mahmut (1808–1839) tarafından 1832 yılında yaptırılmıştır. Bu köşkün bulunduğu yerde daha önce Sultan III. Ahmet’in (1703–1730) 1726’da yaptırdığı aynı isimli iki katlı bir köşk bulunuyordu. Sultan II. Mahmut’un yaptırmış olduğu köşk XX. yüzyılın başlarında yıktırılmış günümüze yalnızca zemin katının duvarları gelebilmiştir.

Sultan III. Ahmet döneminde yaptırılan köşkün doğu cephesi Melling’in gravüründe görülmektedir. Bu gravüre göre Osmanlı sivil mimarisi özelliklerini yansıtan bu yapının kâgir zeminli, ahşap olduğu anlaşılmaktadır. Köşkün Darphane’nin iç avlusuna bakan iki çıkması bulunuyordu. Bu çıkmalar eli böğründelerle desteklenmişti. Üst kat duvarlarında çift sıra halinde pencerelere yer verilmişti. Bu pencerelerden alttakiler kepekli, üstekiler de tepe pencerelidir.

Sultan II. Mahmut döneminde yapılmış olan köşkün XIX. yüzyıla ait fotoğraflarında güneydoğu ve kuzey cepheleri görülmektedir. Sedat Hakkı Eldem bu fotoğraflara dayanarak köşkün restitüsyon projesini hazırlamıştır. Buna göre Osmanlı sivil mimarisinde sıkça uygulanan orta sofalı ve yan sofalı bir plan şemasının burada uygulandığı görülmektedir. Cephe tararsımı dönemin ampir mimari üslubundadır. Köşkün zemin katı kesme, köfeki taşlı ve tuğla dizilidir. Birinci ve ikinci kat duvarları içeriden ve dışarıdan bağdadi sıvalıdır. Katlar boyunca dikdörtgen söveli pencereler sıralanmıştır. Bunlardan üst kattaki pencereler ahşap pervazlarla çerçevelenmiştir.

Köşkün ana yapısı doğu ve kuzey cephelerinin eksenlerinde, güney cephesinin iki yanında ve zemin kattan başlayan çıkmalarla hareketli bir görünüm elde edilmiştir. Köşkün iki girişi olup, bunlardan asıl giriş Darphane’nin iç avlusuna bakan güney cephesinin eksenindedir. Diğer kapı ise kuzey cephesinde Kozbekçileri Kapısı’na inen yola açılmaktadır. Günümüzde görülebilen bu kapı iki yandan mermer plasterle çevrelenmiştir. Bu köşkte de zemin kat ile birinci katta orta sofalı plan tipi uygulanmıştır. Dikdörtgen planlı büyük sofanın çevresinde ikişer oda ile birer helâya yer verilmiştir. Katlar arasındaki bağlantıyı üç kollu merdivenler sağlamaktadır. İkinci kat diğerlerine göre daha küçük olup, burada yalnızca sofanın Alay Meydanı’na bakan eyvanı ile yanındaki daireler bulunmaktadır.


Kaptan Paşa Konağı (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Beyazıt Süleymaniye Mahallesi’nde Besim Ömer Paşa Caddesi üzerinde bulunan bu konak, Kaptan-ı Derya Hacı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Konağın yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber XVIII. yüzyılın başlarına ait olduğu sanılmaktadır. Bugün bu konağın yerinde İstanbul Üniversitesi Merkez Binalarının bulunmaktadır.

Günümüze gelemeyen bu konağın cephe restitüsyon planlarını J.Robertson’un 1853–1855 yıllarında çekmiş olduğu fotoğraflara dayanılarak Y.Mimar Sedat Hakkı Eldem çizmiştir. Buna dayanılarak konağın iki katlı ahşap ve iki orta sofalı olduğu sanılmaktadır. Bu sofalardan biri hareme, diğeri de selamlığa aittir. Dikdörtgen planlı sofaların üç yönüne eyvanlar yerleştirilmiş, bunların aralarına da odalar yapılmıştır. Sofalar birbirlerine iki geçitle bağlanmış, bu geçidin aralarına da helâlar ve kahve ocağı yerleştirilmiştir. Odalar eli böğründelerle dışarı taşırılmış ve çift sıra pencere ile aydınlatılmıştır.


Çinili Köşk (Eminönü)

İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin avlusunda bulunan Çinili Köşk, Topkapı Sarayı yapı topluluğunun bir bölümü olarak Fatih Sultan Mehmet tarafından 1472’de sur içerisinde, Sarayburnu’ndaki koruluk içerisinde yaptırılmıştır.

Çinili Köşk Osmanlı sivil mimarisinin Selçuklu etkisinde yapılmış İstanbul’daki tek örneğidir. Kaynaklarda yeterince isminden söz edilmeyen bu köşkün mimarı bilinmemektedir. Fatih Sultan Mehmet (1451–1481) dönemi tarihçilerinden Tursun Bey, Çinili Köşk’ü sırçadan yapılmış bir yer olarak nitelendirmiştir. Sultan IV. Murad (1623–1640) zamanında köşk içerisinde yeni düzenlemeler yapılmış ve bu arada ayna taşından bir tavus kuşu kabartmasının bulunduğu bir çeşme de buraya eklenmiştir. Çeşmenin iki tarafındaki kitabelerde de buradan Sırça Saray olarak söz edilmiştir.

Köşk 1737 yılında kısmen yanmış ve bu nedenle de onarım sonrasında, özellikle cephe mimarisi değişmiştir. XIX. yüzyılda Aya İrini’deki müzenin yetersiz kalmasından ötürü eserler buraya taşınmıştır. 1910 yılında restore edilmiş, II. Dünya Savaşı sırasında kapatılmış, 1942’de de yeniden onarılırken 1880 yılında ön kısmına eklenen merdivenler kaldırılmıştır. Daha sonra bu onarımlar 1948–1953 yıllarında da devam etmiştir.

Çinili Köşk iki katlı taş bir yapıdır. Yapımında beyaz köfeki taşlar kullanılmış, yan ve arka cephelerinde de kırmızı tuğladan dolgulara yer verilmiştir. Köşkün Haliç’e bakan çıkmalı arka cephesinde tuğla dolguların alt katında kilim deseni biçiminde bezemeler olduğu biliniyorsa da bu kısım özelliğini yitirmiştir. Köşkün ön cephesinin ortasında bulunan çinilerle kaplı büyük bir eyvandan içeriye girilmektedir. Bu girişin yanlarında derinliği fazla olmayan kemerli nişler bulunmaktadır. Köşkün asıl katında orta mekâna açılan dört eyvanlı bir şema görülmektedir. Üzerleri kubbe ve tonozlarla örtülmüştür.

Çinili Köşk’ün en başta gelen özelliği dış cephesi ile büyük eyvanının iç yüzeyini ve içerdeki odaların bir bölümünü kaplayan çinilerdir. Mozaik tekniğinde yapılmış olan bu çiniler firuze renkli zemin üzerine kufi yazılar ve geometrik desenlerden meydana gelmiştir.

Çinili Köşk 1737 yangınından sonra bir süre saray ağalarına tahsis edilmiş, 1953 yılında İstanbul’un 500. Fetih yılı dolayısı ile Fatih Sultan Mehmet’e ait giysiler, silahlar ve fermanlar burada sergilenmiştir. Günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü’nün yönetiminde müze olarak ziyarete açıktır.


Şevkiye Köşkü (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Sarayburnu’nda Topkapı Sahil Sarayı’nın yanında bulunan bu köşk, Sultan III. Selim’in annesi Valide Sultan tarafından 1789–1791 yıllarında yaptırılmıştır. Daha önce burada bulunan Şevkiye Ocağı’ndan ötürü de bu köşke Şevkiye Köşkü adı verilmiştir. Bunun yanı sıra Serdab Köşkü ve Yeni Köşk olarak da tanınmıştır. Bu köşk Sarayburnu’ndaki 1862 yangınında yanmış, 1871 yılında arsası üzerinden Sirkeci Demiryolu geçirilmiştir.

Clarke Pouqueville, Hammer, De Beau Mont’un notlarından ve Melling’in gravürlerine dayanılarak bu köşkün Marmara surlarına oturtulmuş, ahşap duvarlı bir kat ile kâgir duvarlı bir bodrumdan meydana geldiği anlaşılmaktadır. Köşkün Osmanlı sivil mimarisinde yaygın olan sofalı eyvanlı divanhane biçiminde yapıldığı sanılmaktadır. Doğu-batı ekseninde uzanan divanhane beyzi planlı olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Bunun yanında dikdörtgen planlı bir de eyvanı vardı. Köşkün kurşun kırma çatısı altında bu kubbenin gizlendiği görülmektedir. Sofanın güney yönünde, küçük bir aralığın arkasında padişaha ait bir oda, kuzeyinde de buna simetrik valide sultan odası bulunuyordu. Bu iki oda cepheden ileriye taşarak ana sofadan ayrılmıştır. Üç eyvanlı plan tipindeki köşkün bu bölümleri arasına da küçük odalar yerleştirilmiştir.

Bodrum katı mermer zeminli olup, ortasına fıskiyeli bir havuz ve ona bağlantılı selsebiller olduğu gezginlerin notlarından öğrenilmektedir. Sıcak yaz aylarında harem halkının serinlemek için buraya gelmesinden ötürü de köşke Sertab ismi verilmiştir.


Zeynep Hanım Konağı (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesinde bugünkü İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültelerinin bulunduğu binanın yerindeki bu konak, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kızı ve Sadrazam Yusuf Kamil Paşa’nın eşi Zeynep Kamil Hanım tarafından XIX. yüzyılın sonlarına doğru yaptırılmıştır. Bu konağın bulunduğu yerde XVII. yüzyılda yapılmış ve Mihrişah Valide Sultan’ın kethüdası Yusuf Ağa’ya ait bir konak olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir.

Zeynep Hanım Konağı zenginliği ile özellikle Abdülaziz (1861–1876) döneminde ün yapmış, 1903–1909 yıllarında yetimhane ve Darü’l-Hayr-ı Âli (Sanat Okulu) olarak kullanılmıştır. Konak 1909’da Darü’l Fünun’a tahsis edilmiş, burada tıbbiye ve hukuk dışında kalan Ulum-ı Edebiye, Ulum-ı Şer’iye ve Fen bölümlerinde eğitim yapılmıştır. Y.Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi 1922 yılında konağı onarmış, 28 Şubat 1942’de yanmıştır. Günümüze bu konaktan yalnızca Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunan kitabesi gelebilmiştir. Bu kitabeyi Hattat Vahdeti Efendi 1864 yılında yazmıştır.

Zeynep Hanım Konağı kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı, üç katlı bir yapı idi. Yapımında ampir ve neo-rönesans üslupları egemen olmuştur. Simetrik düzendeki konağın cephesi kademeli biçimde ileriye ve geriye çekilerek hareketli bir görünüm elde edilmiştir. Kat aralarına, saçak hizasında silmeler, plasterler yerleştirilmiştir. Bu plasterlerden zemin kattakiler toskana başlıklı, ikinci kattakiler korint başlıklı olarak düzenlenmiştir. Pencereler birbirlerinden farklı biçimlerde olup, değişik ayrıntılıdırlar. Zemin kat madeni şebekeli ve yuvarlak kemerlidir. Birinci ve ikinci katlardaki pencereler dikdörtgen söveli olup, bazılarının çevresinde ion başlıklı gömme sütunların taşıdığı yuvarlak kemerler bulunmaktadır.

Konağın girişi doğu cephesinde olup, girişin ortasında dışarıya doğru çıkıntı yapan basık kemerli bir alınlık bulunmaktadır. Buradaki alınlık ve pencerelerin üzerleri kıvrımlı dal kabartmaları ile doldurulmuş, bunların ortasına da yapım kitabesi yerleştirilmiştir. Harem ve selamlık bu cephenin eksenine göre iki yana kaydırılmıştır.

Konak orta ve iç sofalı plan tipinin enine gelişmesi ile değişik bir plan düzeni ortaya çıkmıştır. Ancak bu düzen kullanım yönünden yeterli değildir. İç plan düzeni cephelere yansımamış, harem ve selamlık sofaları ile onların çevresinde farklı ölçülerde odalar sıralanmıştır. Katlar arasında üç kollu merdivenler bulunmaktadır. Konağın hamam ve servis birimleri batı cephesine yerleştirilmiştir.


Şale Köşkü (Beşiktaş)

İstanbul ili Beşiktaş ilçesinde, Yıldız Sarayı’nın bir bölümünü oluşturan Şale Köşkü’nün ilk yapım tarihi ve mimarı kesin olarak bilinmemektedir. Yalnızca Milli Saraylar arşivi içerisinde bulunan 1879–1880 tarihli bir belgede köşkün döşenmesi ile ilgili bazı bilgiler bulunmuştur. Buna dayanılarak da köşkün bu tarihlerde bitirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Bugünkü yapı Balyan ailesinden Sarkis Balyan tarafından 1889 yılında yapılmıştır. Bu yapılışın nedeni de Alman İmparatoru II. Wilhelm’in İstanbul’a gelişi ile ilgilidir. Yıldız Sarayı’nın Merasim Dairesi olarak yapılan köşk, 107.000 kuruşa mal olmuştur. Bu bölümün yapımından kısa bir süre sonra ilk köşkün hamamı üzerine Nikolaki Kalfa tarafından yeni bir salon eklenmiştir. Köşkün Merasim Dairesi olarak tanınan üçüncü bölümü ise İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco tarafından yapılmıştır. Almanya İmparatoru II. Wilhelm’in ve İmparatoriçenin İstanbul’a ikinci gelişi onuruna bu bölüm yapılmıştır.

Şale Köşkü yüksek ve kâgir bir bodrum üzerine iki katlı olarak yapılmıştır. Ayrıca çatı örtüsü içerisine de çatı katları yerleştirilmiştir. Köşkün bodrumunda mutfak, depolar, çamaşırlık ve diğer servis odaları bulunmaktadır. Giriş katındaki mekânlarda sefir odası, piyanolu salon, misafir odası, teşrifat odası isimlerini taşıyan mekânlar bulunduğu bilinmektedir. Girişin karşısına gelen alandaki arka kapı Yıldız Sarayı’nın harem bahçesine açılmaktadır. Aynı zamanda bu kapı saray ile köşk arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır.

Köşkün ikinci katı törenlere özgü yapılmış ve birbirlerinden üslup farkları olan zengin bezeli mekânlardan oluşmuştur. Köşke dört basamakla ulaşılan bir sahanlıktan girilmektedir. Giriş holünde küçük, ahşap, barok üslupta bir merdiven bulunmaktadır. Rokoko üslubunda bezmelerle süslenen bu merdivenden sonra salonlara ayrı koridorlarla ulaşılmaktadır. Zemin katta dikdörtgen planlı bir banyo dairesine yer verilmiştir. Bunun üzerinde Nikolaki Kalfa’nın yaptığı ve günümüzde Sarı Salon olarak isimlendirilen özel bir bölüm bulunmaktadır.

Şale Köşkü kendine özgü mekânları ile tanınmıştır. Bunların başında 15x30 m. ölçüsündeki büyük Merasim Salonu gelmektedir. Yüksek pencerelerin aydınlattığı ve çok renkli bir bezemesi olan bu mekânın köşeleri sekizgen çıkmalarla derinleştirilmiş ve duvarlara yüksek ve geniş aynalar yerleştirilmiştir. Ayrıca duvarlarda çeşitli resimler, ahşap işçiliği örnekleri dikkati çekmektedir. Şale Köşkü’nün bir diğer mekânı da Sedefli Salon olarak isimlendirilen yemek salonudur. Sarkis Balyan tarafından yapılan bu salonda Raimondo d’Aronco’nun da bazı çalışmalar yapmış olduğu Milli Saraylar arşivindeki belgelerden öğrenilmektedir. Bu salonda kırmızı, yeşil ve altın varaklar ile büyük ölçüde mavi renkli bezemeler kullanılmıştır. Salonun sedef kakmalı kapı ve dolap kapakları ise Çırağan Sarayı’ndan getirilmiştir.

Köşkün Sırmalı Salonu klasik ve geometrik üslupta bezenmiş olup, rokoko bezemeler yer yer görülmektedir. Nikolaki Kalfa tarafından yapılmış olan Sarı Salon ise içerisindeki eşya ve bezemesi ile tamamen barok üsluptadır. Salonun tavanına elips biçiminde bir göbek yapılmış ve bunun üzerine de altın yaldızın egemen olduğu renkli bir bezeme uygulanmıştır.

Şale Köşkü salonlarındaki bezemeler, tavan resimleri ile tanınmıştır. Büyük çoğunluğunun peyzajların oluşturduğu bu resimler natüralist bir üslup taşımaktadır. R.d’Aronco tarafından tasarlanan köşkün kuzey ekindeki İtalyan mermerinden yapılmış anıtsal merdiven holü yapıya değişik bir görünüm kazandırmıştır. Bu bölümün tavanına Osmanlı İmparatorluğu’nu simgeleyen altın yaldızlı güneş ışınları yapılmıştır. Duvarlarında ise Neo-Rönesans etkisinde geometrik çerçeveler vardır.

Şale Köşkü’nün aydınlatılmasını Siemens Halske firması yapmıştır. Bu firma tarafından yapılmış olan tesisata Beykoz Fabrikay-ı Hümayun’dan özel olarak yapılmış avizeler yerleştirilmiştir. Ayrıca köşkün ısıtma donanımı ile sobaları İsveç firması tarafından yapılmıştır. Kuk Tel Detachement tarafından da telefon tesisatı kurulmuştur.

Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul Belediyesi tarafından Mario Serra isimli bir İtalyan işletmeciye kiralanan köşk, 1930 yılında Milli Saraylar Dairesi Başkanlığı’na verilmiştir. Şale Köşkü müze-saray olarak 7 Temmuz 1985’te ziyarete açılmıştır.


Malta Köşkü (Beşiktaş)

İstanbul Beşiktaş ilçesinde, Yıldız Sarayı’nın bir bölümünü oluşturan Yıldız Parkı içerisindeki Malta Köşkü Sultan Abdülaziz (1861–1876) tarafından kâgir olarak yeniden yaptırılmıştır. Daha önce köşkün bulunduğu yerde Yıldız Sarayı’na ait bir yapı bulunuyordu.

Malta Köşkü geniş bir teras üzerinde iki katlı bir yapıdır. Malta Köşkü isminin buraya veriliş nedeni bilinmemektedir. Osmanlı tarihinde fethedilen veya fethedilmeye çalışılan yerlerin isimleri Topkapı Sarayı’nda Bağdat ve Revan köşkleri gibi isimlerin verildiği düşünülecek olunursa Malta Köşkü’ne de bu ismin böyle bir nedenle verildiği sanılmaktadır.

Malta Köşkü içerisinde banyo ve üst katta tuvalet bulunmayışı göz önüne alınacak olunursa bu köşkün günlük gezintiler için yapıldığı sanılmaktadır. Ayşe Sultan anılarında Sultan II. Abdülhamit’in Cuma selamlığından sonra buraya piknik yapmak için geldiğini belirtmiştir. Malta Köşkü’nün tarihte kendisinden söz ettirmesi Mithat Paşa’nın tutuklanması ve yargılanması nedeni iledir. Mithat Paşa’nın hazırlık soruşturması parkın batısındaki Çadır Köşkü’nde yapılmış, Malta Köşkü’nün arkasındaki düzlüğe kurulan büyük bir çadırda da Mithat Paşa’nın yargılanması için özel bir mahkeme kurulmuştur. Bu olaylardan sonra Malta Köşkü harem gezileri için birkaç saatliğine kullanılmıştır. Sultan II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden sonra 40 yıldan fazla bir süre boş kalmıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra Maliye Bakanlığı tarafından İstanbul Belediyesi’ne devredilmiştir. Köşk 1979 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu ile İstanbul Belediyesi arasında yapılan bir protokol ile Kuruma kiralanmış ve Kurum tarafından restore edilerek restoran ve kafe olarak ziyarete açılmıştır. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu dönemine ait mobilyaları, avizeleri, aynaları ve yağlı boya tabloları piyasadan satın alarak köşkü dekore etmiştir.

Malta Köşkü’nün mimarının ismine kaynaklarda rastlanmamıştır. Yapının mimari üslubu, bezemesi dikkate alındığında Sultan Abdülaziz’in Beylerbeyi Sarayı için getirdiği İtalyan Mimar G. Stampa’nın Fosatti’nin etkisinde kalan bir projeyi burada uyguladığı sanılmaktadır.

Mimari yönden sade bir dış görünümü vardır. Yarım daire kemerli, oldukça yüksek pencereleri bunların arasında İon üslubunda kolonlara yer verilmiş ve yapıyı da boydan boya bir korniş çepeçevre kuşatmıştır. Yapının içerisinde, alt katta havuzlu bir orta sofa bulunmaktadır. Bu sofa ve iki tarafındaki odaları üst kat merdivenlerin girişinde sağ ve sol yöndeki sel sebiller ile zengin bir görünümdedir. Yapının plan şeması simetrik olup, üst katta orta sofa ve bunun iki tarafında da odalar sıralanmıştır.

Köşk günümüzde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilmektedir.


Çadır Köşkü (Beşiktaş)

İstanbul Beşiktaş ilçesinde, Yıldız Sarayı’nın bir bölümünü oluşturan Yıldız Parkı içerisindeki Çadır Köşkü Sultan Abdülaziz (1861–1876) zamanında Çırağan Sarayı bahçesinin bir parçası olarak yapılmıştır. Saray hekiminin kızı Şaire Leyla Hanım anılarında belli günlerde Haremağalarının gözetiminde personelin buradaki bahçelere çıkarıldığını anlatmaktadır. Sultan Abdülaziz’in son dönemlerinde yapılan bu köşkün padişahla ilgili bir anısı bulunmamaktadır.

Sultan II. Abdülhamit’in (1876–1909) tahta çıkışından sonra Yıldız Sarayı’na yerleşmiş, Çırağan Sarayı’na ait bazı bölümleri de bu saraya eklemiştir. Çadır Köşkü’nde Mithat Paşa ve arkadaşlarının sorguları yapılmıştır. Bu olaylardan sonra Çadır Köşkü kapatılmış, yalnızca harem gezilerinde birkaç saatliğine kullanılmıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra uzun süre boş kalan bu köşk 1940 yılında İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar’ın Çırağan Sarayı’nın arka bahçesini Yıldız Sarayı’nın ara duvarına kadar olan bölümünü Maliye Bakanlığı’ndan İstanbul Belediyesi’ne devrettirmiştir. Çadır Köşkü 1949’da İstanbul Belediyesi tarafından Markiz Pastanesi’ne kiralanmıştır. 1960 yılından sonra köşk boşaltılmış, burada Tanzimat Müzesi kurulmuştur.

İstanbul Belediyesi ile Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun 1979 yılında yaptığı protokol üzerine Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’na devredilmiş, Kurum tarafından restore edilerek yeniden düzenlenmiş ve halka açık çay salonu haline getirilmiştir. Bu arada kapalı mekân içerisindeki Tanzimat Müzesi Gülhane Parkı’nda yapılan yeni binaya nakledilmiştir. Malta Köşkü günümüzde BENKA Turizm Yat. Ltd. Şirketi tarafından işletilmektedir.

Çadır Köşkü kesme taştan beyaz ve kırmızı rengin hâkim olduğu bir cephe görünümüne sahiptir. Dikdörtgen planlı, üzeri çatı ile örtülü köşkün önünde büyük bir havuz bulunmaktadır. Bu havuzun ortasında küçük bir ada ve ona uzanan bir köprü Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu tarafından orijinaline uygun olarak yaptırılmıştır. Bu köprüde orijinal döküm parmaklıklar aynen kullanılmıştır. Bu havuzun önündeki köşke iki yönlü mermer merdivenlerle anıtsal görünümlü bir girişten sonra köşkün ana mekânına girilmektedir. Ana mekânın çevresinde küçük odalara yer verilmiştir.


Sarı Köşk (Sarıyer)

İstanbul Sarıyer ilçesi Emirgân Korusu içerisinde bulunan Sarı Köşk XIX. yüzyılın sonlarında, Hıdiv İsmail Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarının Balyan ailesinden Sarkis Balyan olduğu sanılmaktadır. Köşk, Şale Köşkü’nde olduğu gibi adeta bir kuş evi görünümündedir. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu tarafından 1979 yılında restore edilerek halka açılmıştır. Köşke renginden ötürü Sarı Köşk ismi verilmiştir. Cephe görünümünde sarı renk ile birlikte beyaz renk büyük bir uyum içerisinde uygulanmıştır.

Sarı Köşk iki katlı ahşap dikdörtgen planlı bir yapıdır. Osmanlı konak mimarisi plan düzeninde olup, bir sofa etrafında salonlar ve odalar çevrelenmiştir. Denize bakan cephesinin ön kısmı altlı üstlü dörder sütunun taşıdığı balkonlarla dışarı taşırılmış, üzeri ana çatıdan ayrı olarak kırma bir çatı ile örtülmüştür. Cephe görünümünde iki sıra halinde altlı üstlü altışar dikdörtgen penceresi bulunmaktadır. Bunların arasında kalan bölümler kalem işleri ile boş yer bırakılmamacasına bezenmiştir.

Köşkün içerisinde iç içe üç ayrı salon bulunmaktadır. Köşkün üst katında üç oda bir salon, alt katında giriş holü, salon niteliğinde dört oda ve mutfak bulunmaktadır. Köşkte süsleme sanatının en güzel örnekleri sergilenmiş olup, tavanında çiçek motifleri, yağlıboya resimler bulunmaktadır.

Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun yaptığı çalışmalarla salonlar yeni baştan düzenlenmiş, köşelere sütunlar ve lambalarla köşe ışıkları serpiştirilmiş ve duvarlar tablolarla, kitaplıklarla hareketlendirilmiştir. Salonun ortasına yerleştirilen XIX. yüzyıl İngiliz üslubundaki kanepe ile de Boğaziçi’nde benzeri yapıların bir örneği burada sergilenmiştir.


Pembe Köşk (Sarıyer)

İstanbul Sarıyer ilçesi Emirgân Korusu içerisinde bulunan Pembe Köşk’ün bulunduğu alan 1930’lu yıllarda S.Lütfi Tozan tarafından satın alınmıştır. Daha sonra bu alan 1940 yıllarının başlarında İstanbul Belediyesi tarafından kamulaştırılmıştır.

Emirgân Korusu içerisinde bulunan Hıdiv İsmail Paşa tarafından diğer iki köşkle birlikte yaptırılmış olan pembe köşk Osmanlı sivil mimarisi köşk plan düzeninde iki katlı bir yapıdır. Pembe renge boyandığından ötürü de Pembe Köşk ismi ile tanınmıştır. Mısır Hıdivi Abbas Hilmi döneminde burası dönemin paşalarının seyir mekânı olarak kullanılmıştır.

Köşk kareye yakın dikdörtgen planlı ve iki katlı, ahşap bağdadi sıvalıdır. Giyotin pencerelidir. Köşkün girişinde geniş bir salon ve bu salona açılan iki oda bulunmaktadır. Bunun yanı sıra küçük bir oda da bu plan düzeni içerisinde diğerlerinden farklı ve gizli olarak yerleştirilmiştir. Ayrıca bu katta banyo, mutfak ve tuvalet bulunmaktadır. Giriş holünden geniş bir merdivenle çıkılan, eli böğründelerle dışarıya taşırılan ikinci katta büyük bir salon ve bu salona açılan iki büyük oda ile ara koridora açılan beş oda ile iki küçük sandık odası bulunmaktadır.

İstanbul Belediyesi ile Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu arasında yapılan protokol uyarınca Kurum’a devredilmiştir. Kurum tarafından restorasyonu yapılmış, içerisi sedirler ile onları tamamlayan madeni kap kacak ile düzenlenerek Türk evi üslubunda halkın hizmetine açılmıştır. Günümüzde protokol süresi sona ermiş ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Kurum’dan geri alınmış olup bugün restoran ve kafeterya olarak hizmet vermektedir.


Beyaz Köşk (Sarıyer)

İstanbul Sarıyer ilçesi Emirgân Korusu içerisinde bulunan Beyaz Köşk, XIX. yüzyılın ikinci yarısında Mısır Hıdivi İsmail Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarının Balyan ailesinden Sarkis Balyan olduğu sanılmaktadır.

Köşk Neo-Klasik üslupta, kareye yakın dikdörtgen planlı, iki katlı, ahşap bağdadi sıvalıdır. Köşkün görkemli giriş kapısından sonra geniş bir salona girilmektedir. Bunun iki tarafına odalar sıralanmıştır.

Salondan iki yönlü bir merdivenle çıkılan ikinci katta alt kat planı aynen uygulanmıştır. Burada da geniş bir salon etrafına odalar sıralanmıştır. Köşkün üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür.


Huber Köşkü (Sarıyer)

İstanbul Sarıyer ilçesinde, Tarabya Koyu’nun güneyinde, Yeniköy-Tarabya yolu üzerinde bulunan bu köşk 64.000 m2’lik bir koruluğun önünde yer almaktadır. Köşk XIX. yüzyılın sonlarında silah ticareti ve komisyonculuk yapan Mauser Fişenk ve Kolonya Müşterek Barut Fabrikası’nın ve Alman Krupp firmasının İstanbul’daki temsilciliğini yapan Huber kardeşlerden Auguste Huber’e aittir. Bu nedenle de Huber Köşkü ismi ile tanınmıştır.

Köşkün bulunduğu arazi Ermeni kökenli Tıngıroğlu ve Düzoğlu ailelerinden satın alınmıştır. Huber ailesi I.Dünya Savaşı sonrasında Almanların yenilmesi üzerine İstanbul’un işgalinden önce şehri terk etmişlerdir. M. Huber’in ölümünden sonra eski Maliye Nazırı Necmeddin Molla Almanya’ya Ausburg’a giderek bu köşkü satın almıştır. Mısır Prensesi Kadriye Hanım daha sonra bu köşkü satın almış, Mısır’a dönerken de Notre Dame Sion’a sembolik bir ücretle bağışlamıştır.

Köşk Boğaziçi İnşaat A.Ş.nin eline 1973’te geçmiş, 1985’te kamulaştırılmış, onarılıp döşenerek Cumhurbaşkanlığı Rezidansı olarak kullanılmıştır.

Köşkün mimarı kesinlik kazanamamakla beraber, İtalyan Mimar D’Aranko tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Değişik zamanlarda yapılan onarımlarla köşk genişletilmiştir. Köşkün ana binası dışında hizmetliler konutu, arabalık, ahır, iki küçük şale köşkü ve bir de serası bulunmaktadır.

Köşk kıyıya paralel güney-kuzey doğrultusunda, kâgir bir bodrum üzerine ahşap strüktürlü büyük bir konak düzeninde yapılmıştır. Yaklaşık 22.00x16.00 m. ölçüsünde köşeleri pahlı, dikdörtgen kütlevi bir görünümdedir. İki katlı yapının pahlanmış köşelerinden güneyinde zeminde oval, üst katta kareye dönüşen bir köşe elemanı bulunmaktadır. Bu köşe elemanı saçak kotundan sonra yükselerek eli böğründelerle desteklenmiş geniş bir saçak ve soğan biçimli bir kubbe ile sonuçlanmıştır. Kuzeydeki bölüm diğerinden farklı olarak ikinci katta yuvarlak planlı bir köşe çıkması bulunmaktadır. Köşeleri farklı vurgularla değişen bu elemanların dışında yapı simetrik bir plan düzenine sahiptir.

Köşkün ortasında büyük bir hol, iki yanında salonlara yer verilmiştir. İkinci kat kenarlarını çevreleyen galerilerle orta hole açılmaktadır. Bu holün üzeri geometrik desenli bir vitray ile örtülmüştür. Galerili bu salon XIX.-XX. yüzyılda birçok konakta görülen mimari motiflerle süslenmiştir.

Köşkün bahçesi çeşitli ağaçlarla, çiçeklerle ve heykellerle süslüdür. Ayrıca bahçede heykellerle bezeli bir de çeşme bulunmaktadır.


Hünkâr İmamı Köşkü (Kadıköy)

İstanbul Kadıköy ilçesi, Acıbadem’de bulunan bu köşkün yapım tarihi bilinmemektedir. Günümüze gelemeyen köşkün XVIII. sonları ile XIX. yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır. Kimin tarafından yaptırıldığı da bilinmeyen bu köşk, Prof. Dr. Baha Tanman’a göre Osmanlı sarayında Hünkâr İmamı olarak görev yapmış bir kişiye aittir.

Köşk Kayışdağı ve çevresine yönelik geniş bir bahçe içerisinde ve iki katlı idi. Duvar kalıntıları ve kavisli çıkmalarla genişletilmiş bir set üzerinde olduğu sanılmaktadır. Yapımında Osmanlı sivil mimarisinin merkezi sofalı dört eyvanlı plan tipinde olduğu anlaşılmaktadır. Barok üsluptaki yapının zemin ve üst katında beyzi planlı sofalar ve üç eyvanlı divanhaneler bulunuyordu. Zemin katta bulunan yan eyvanlar birer duvarla orta sofadan ayrılarak odalara dönüştürülmüştür.

Köşkün zemin katı üst kata göre daha geniş tutulmuş, kuzey kesimine de üç oda yerleştirilmiştir. Üst kattaki divanhanenin sofası ise, çatı altında gizlenen bağdadi sıvalı basık bir kubbe ile örtülmüştür. Boydan boya konsollu bir silmenin çevrelediği kubbenin kalem işleri ile bezendiği anlaşılmaktadır. Sofanın kuzey yönündeki duvara da bir çeşme yerleştirilmiştir. Köşkün eyvalarındaki beşer pencere ile iç mekân aydınlatılmıştır. Eyvanların tavanları da helezoni, S ve C kıvrımlı bezeme ile kaplanmıştır. Köşkün tümü geniş bir saçakla örtülmüştür.


İmrahor Köşkü (Beyoğlu)

İstanbul Beyoğlu ilçesi Kâğıthane Sadabat Mesiresi’nde bulunan bu köşkün ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Sultan Abdülaziz (1861–18076) döneminde yeniden yapılmış, Cumhuriyetin ilanından hemen sonra yıkılmıştır. Bu köşkle ilgili bilgiler XX. yüzyılın başlarına ait bir kartpostaldan öğrenilmektedir. Buna dayanılarak köşkün iki katlı ve ahşap olduğu, zemin kat ile üst katta dört eyvanlı plan şemasının ve haç biçimli sofaların uygulandığı anlaşılmaktadır.

Köşkün dört cephesinde de çift kollu mermer merdivenler ve sahanlıklı girişlere yer verilmiştir. Buradan merkezi sofanın kolları ile bağlantılı küçük sofalara ulaşılmaktadır. Yalnızca bu girişlerden bir doğrudan doğruya üst kata çıkışı sağlamaktadır. Ana girişin üzerine ahşap dikmelere oturtulmuş bir balkon bulunuyordu. Yan cephelerde ise giriş sofaları dışarıya doğru hafifçe çıkıntılıdır. Cephe görünümünde sıra halinde dikdörtgen pencereler ve bunların üzerinde de ajurlu alınlıklar bulunuyordu. Geniş bir saçakla örtülü olan köşkün saçak altı ajurlu bir silme ile hareketlendirilmiştir.


Kurşunlu Mahzen Köşkü (Beyoğlu)

İstanbul ili Beyoğlu ilçesi, Karaköy Mustafa Paşa Mahallesi, Kemankeş Caddesi üzerinde bulunan bu köşk günümüze ulaşamamıştır. Köşkün yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber Hadikat-ül Cevami köşkün Sadrazam Şehit Ali Paşa tarafından 1716’da yaptırıldığını, 1819’da yangın geçirdiğini, Sadrazam Derviş Mehmet Paşa’nın da 1821–1822 yıllarında onardığını yazmaktadır.

Bu köşkle ilgili bilgiler Baker ile Lewis’in 1813 ve 1824 tarihli desenleri ile Robertson’un 1854 tarihli bir fotoğrafından edinilmektedir. İlk yapımında yalı konumunda olan köşkün yüksek kâgir duvarlar üzerine oturduğu, rıhtıma basık kemerli bir kapı ile açıldığı anlaşılmaktadır. Buradaki avludan çift kollu merdivenler ve bir geçitle arkadan köşke çıkılmakta idi. Köşkün merkezi sofalı, dört eyvanlı bir divanhanesi olduğu yine bu belgelerden anlaşılmaktadır. Denize ve arka cepheye yönelik eyvanlar eli böğründelerle dışarıya taşırılmıştır.

Köşkün pencereleri dikdörtgen şekilde olup, tüm cepheyi kuşatmaktadır. Köşkün üzeri geniş saçaklı bir çatı ile örtülmüştür.


Kahvecibaşı Köşkü (Konağı) (Beşiktaş)

İstanbul ili Beşiktaş ilçesi Serencebey’de bulunan bu köşk XIX. yüzyılın başlarında yapılmış ancak, günümüze ulaşamamıştır.

Kahvecibaşı Köşkü üç katlı bir yapı olup, üç katlı harem bölümü ile tek katlı bir selamlıktan meydana gelmiştir. Cephe görünümü ile iç bezemelerinde ampir üslup egemen olmuştur. Haremin ilk iki katı orta sofalı, karnıyarık plan düzenine göre yapılmıştır. Yapımında kesme köfeki taşı, tuğla sıraları, üst katlarda ise ahşap bir sistem uygulanmıştır. Üzeri kırma bir çatı ile örtülüdür. Katların ekseninde sofalar, bunun çevresinde de odalar yer almaktadır. Katlar arasına çift yönlü merdivenler yerleştirilmiştir. Bahçe yönündeki sofalara yuvarlak kemerli pencereler dizilmiş bunların üzerindeki ikinci kat pencereleri silmelerle birbirine bağlanmıştır.

Selamlık bölümü ise haremden farklı olarak simetrik olmayan bir düzende sofa çevresindeki odalardan meydana gelmiştir. Yapımında kullanılan inşaat malzemeleri haremin benzeridir.


Muzurus Paşa Köşkü (Beşiktaş)

İstanbul Beşiktaş ilçesi, Amerikan Robert Lisesi arazisi içerisinde bulunan bu köşk, XIX. yüzyılın ilk yarısında Muzurus Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bu yapı Muzurus Paşa Yalısının dağ köşkü niteliğinde olup, Boğaz’a karşı bir tepede yer almaktadır.

Köşk iki katlı ve ahşaptandır. Yapı planı zemin katta ve üst katta farklı plan düzeni göstermektedir. Zemin katta dikdörtgen planlı köşkün bir ucundan diğer ucuna kadar uzanan mermer bir zemin bunun ucunda yer alan iki ayrı girişi vardır. Bu girişler mermer sütunlara oturan çıkmaların altına alınmıştır. Bu uzun koridorun iki yanına oturma mekânları yerleştirilmiş olup, bunların daha geç devirde buraya eklendiği sanılmaktadır. Taşlığın yanındaki hizmetkâr odaları ve helâdan sonra üç yönlü bir merdivenle üst kata çıkılmaktadır. Buradaki merdiven kollarının köşelerine birer sütun yerleştirilmiştir. Köşkün üst katında birbirleri ile bağlantısı olan T şeklinde iki sofa bulunmaktadır. Bu sofalardan birinin ön cephesi girişin üzerine oturtulmuş olup, büyük ölçüdeki köşkün başodası buraya yerleştirilmiştir. Arka cephede ise dört küçük oda iki helâ ve bir de hizmet merdiveni bulunmaktadır. Arka cephedeki girişin üzerine bu odalardan biri genişletilerek oturtulmuştur.

Köşkün cephelerinde ampir üslubunda bezenmiştir. Özellikle cephelerdeki dikdörtgen pencerelerin ahşap pervazları ve kapakları bezemelidir. Ampir üslubunun etkisi özellikle çıkmalar üzerindeki üçgen alınlıklarda görülmektedir.


Subhi Paşa Konağı (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesi, Saraçhanebaşı, Horhor Caddesi üzerinde bulunan bu konak, Sami Paşazade ailesinden Abdüllatif Subhi Paşa tarafından XIX. yüzyılın ortalarında yaptırılmıştır. Konak Subhi Paşa’nın oğlu Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından Y.Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi’ye Cumhuriyet döneminde onartılmıştır. Hamdullah Suphi Tanrıöver’in 1966 yılında ölümünden kısa bir süre sonra İstanbul Üniversitesi’ne geçmiş, bir süre rektörlük, daha sonra da İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü olarak kullanılmıştır. Günümüzde İstanbul Üniversitesi tarafından kullanılmaktadır.

Konak üç katlı olup, geleneksel Türk mimarisinin orta sofalı, eyvanlı plan tipindedir. Cephe görünümünde ve bezemelerinde Avrupa üslubunun barok, ampir neo-rönesans elemanlarına burada yer verilmiştir. Konağın her üç katında da bir uçtan diğer uca kadar uzanan dikdörtgen planlı büyük sofalar, bunun uzun kenarlarında karşılıklı birer eyvan yer almaktadır. Kuzey yönündeki eyvanlar kavisli bir çıkma ile cephede kendini belli etmiş, bunların içerisine üç yönlü merdivenler yerleştirilmiştir. Eyvanlarla sofa girişinde korint başlıklı ikişer sütun bulunmaktadır. İkinci katta sofanın doğu ve batısına aynı üslupta sütun ve kemerler yerleştirilmiştir.

Köşkün zemin kat duvarları düzgün kesme taştan örülmüş, birinci ve ikinci kat duvarları taş ve tuğladan olup, üzerleri sıvalıdır. Bunların köşelerine toskana başlıklı plasterler yerleştirilmiştir. Cepheler kesme taştan saçak silmesi ile son bulur. Bunların dışında cephelerde başka bir bezeme bulunmamaktadır.

Konağın Horhor Caddesi’ne açılan giriş kapısı mermerden yontulmuş plasterler ve bir de lento ile çevrelenmiştir.


Şehremini Operatör Cemil Paşa (İparlar) Köşkü (Kadıköy)


İstanbul ili Kadıköy ilçesi, Göztepe Mevkiinde, Çiftehavuzlar Cemil Topuzlu Sokağı’nda bulunan bu köşk XIX. yüzyılın sonlarında yapılmıştır.

Biblo kadar güzel ve son derece bakımlı bahçesi olan bu köşk Cemil Paşa’nın Şehremini olmasına neden olmuştur. O dönemde Feneryolu’nda oturan Sadrazam Ahmet Muhtar Paşa bu zarif köşkü görmüş, yaptıranın zevk ve bilgisine dayanarak Cemil Paşa’yı Şehremini (Belediye Başkanı) yapmıştır.

İparlar Köşkü olarak da tanınan üç katlı köşkün yapımında mermer, köfeki taş, tuğla ve ahşap malzeme kullanılmıştır. Cephe görünümü son derece hareketli olup, üçüncü katın caddeye bakan cephesindeki dışa çıkıntı yapan bölümünün kenarları Neo-Klasik üslupta motiflerle bezenmiştir. Ayrıca yan bölümün üzerinde de oldukça iri meandr motifleri bulunmaktadır. Köşkün yan bölümleri birbirine bitişik çift sütunların taşıdığı bir revak ile çevrili olup, bunun üzeri bir balkon konumuna getirilmiştir. Bu bölümlerdeki ikinci kat pencerelerinin üzerlerine dışa çıkmalı güneşlikler yapılmıştır.


Tütüncü Mehmet Efendi (Müşir Gazi Osman Paşa) Köşkü (Kadıköy)

İstanbul ili Kadıköy ilçesi Göztepe’de yapılan ilk köşklerden birisidir. Tütüncü Mehmet Efendi ölümünden önce bu köşkü bırakmış ve Büyükada’ya yerleşmiştir. O sırada Gazi Osman Paşa ölmüş (1900) Beşiktaş Yıldız’daki konağı da yanmıştır. Bunun üzerine kızı Zatıgül Hanım bu köşkü kiralamış, daha sonra da satın almıştır.

Gazi Osman Paşa’nın büyük oğlu ve Sultan II. Abdülhamit’in damadı Nurettin Paşa bu köşkü yıktırarak yerine harem ve selamlıklı bir köşk yaptırmıştır. Bu köşk kesme taş, tuğla ve yer yer de ahşaptan olup, cephe görünümü yaldızlı oymalıdır. Ayrıca köşkün mahalle hamamı büyüklüğünde bir de hamamı vardı. Bu köşkün harem kısmı yıkılmış yerine Ticaret Bankası İkramiye Apartmanları yapılmıştır.


Köçeoğlu Köşkü (Üsküdar)

İstanbul Üsküdar ilçesi, Çengelköy’de bulunan bu köşk, İstanbul’un Ermeni ailelerinden Köçeoğulları tarafından XIX. yüzyılın başlarında yapılmıştır. Köşk II. Mahmut döneminde (1808–1839) Miri Emlâk’e katılmış, XX. yüzyılın başlarında o yıllarda Şehzade olan VI. Mehmet’in mülkiyetine geçmiştir. Köşkün Çengelköy’deki Köçeoğlu Yalısı ile de bağlantısı bulunmaktadır. VI. Mehmet tarafından bir takım değişiklikler yapılmış, kuzey yönüne doğru genişletilmiş ve üzerinde yer aldığı setin güneyine de yeni bir köşk daha yapılmıştır. VI. Mehmet’in ölümünden sonra varislerine geçen köşk Cumhuriyet döneminde yıktırılmıştır.

Köçeoğlu Köşkü iki katlı olup, zemin katı kâgir, üst katı ahşaptır. Burada da Osmanlı mimarisinde geleneksel olan orta sofalı, eyvanlı plan tipi uygulanmıştır. Zemin kat oldukça basık tavanlı olup burada köşeleri pahlı dikdörtgen planlı bir taşlık bulunuyordu. Girişin önündeki sahanlık üst katta da kâgir sütunlar tarafından çevrelenmiştir. Bu sütunların toskana üslubundaki başlıkları yapının dört cephesinde de kademeli çıkmaların köşelerinde uygulanmıştır. Zemin kattaki taşlığın kuzeyindeki eyvandan üç kollu bir merdivenle üst kata çıkılmaktadır. Üst katın ortasında beyzi planlı bir sofa bulunmakta olup, bunu odalar kuşatmıştır. Çatı altında gizlenen oldukça basık bir kubbenin örttüğü sofanın güneyinde merdivenlerin kuşattığı bir sahanlık bulunmaktadır. Sofanın doğu ve batı yönlerine dışarıya taşan dikdörtgen planlı büyük bir oda ile eyvanlar arasında kalan yerlere de dört ayrı oda yerleştirilmiştir.

Köşkün cephesi zemin katta üst kattakilere göre daha küçük boyutlu pencerelerle çepeçevre kuşatılmıştır. Üst kattaki pencereler diğerlerinden daha büyüktür. İlk yapımında demir parmaklıklı olan bu pencereler ahşap panjurlarla örtülmüştür.

Köşkün girişinin önüne dikdörtgen planlı bir havuz, arkaya da suni kayalarla bezeli, üzeri köprülü küçük bir havuz yapılmıştır. Köşkün kuzeydoğu yönünde bulunan Ağalar Dairesi ile Köçeoğlu Yalısı ile birlikte yıkılmıştır.


Kavafyan Köşkü (Konağı) (Beşiktaş)

İstanbul Beşiktaş ilçesi Bebek, Yoğurtçu Zülfü Sokağı’nda bulunan bu köşk 1751 yılında yapılmış olup, İstanbul’da ayakta kalan en eski konaktır. Yapım tarihi konağın bahçesindeki kuyu taşı üzerinde yazılıdır. Günümüze konağın yalnızca harem bölümü gelebilmiştir. Konağın ilk sahibinin kim olduğu bilinmemektedir. Günümüzde bu yapı ve bahçesi iki yandan yol ile çevrilmiştir.

Meyilli bir arazide bulunan yapının zemin katında taşlık ve cümle kapısı ile bahçe aynı seviyededir. Son derece güzel ve kaliteli bir yapı tekniği ile yapılmış olup üç katlıdır. Temelleri muntazam taş duvarlar üzerine oturtulmuştur. Zemin katında büyük bir taşlık ve iki oda bulunmaktadır. Bu taşlık köşkün altını tamamen kaplamaktadır. Bu bölümde ilk yapılışında ahır, arabalık, seyis ve arabacı odalarının bulunduğu sanılmaktadır. Taşlıktaki ahşap kemerler ve sütunlar üst katı taşımaktadır. Buradan iki kollu ahşap bir merdiven üst kata çıkmaktadır. Bu merdiven çıkıştan sonra duvarların içerisinde devam etmektedir. Ayrıca zemin katındaki avlu bahçeden üst kata çıkan ikinci bir taş merdiven daha bulunmaktadır. Bu merdiven sağdaki haremin önündeki sahanlığa ulaşmaktadır.

Köşkün asıl girişi cadde üzerindedir. Plan olarak sofa plan düzenindedir. Sofalar köşeleri pahlı ve ikişer eyvanlıdır. Dört köşeye köşe odaları yerleştirilmiştir. Üçüncü katta ise sofanın iki ucundaki eyvanlar sokağa ve bahçeye çıkmalarla genişletilmiştir. Bu katın güney tarafında Sultan II. Mahmut (1808–1839) zamanında eklenmiş olduğu sanılan eli böğründelerle dışarı taşan, Gelin Odası denen bir bölüm daha bulunmaktadır.

Köşkün Gelin Odası’nın üzerini örten bağdadi kubbe, duvar ve yüklükler çeşitli resim ve bezemelerle süslenmiştir. Konağın tüm tavanları özgün kalem işleri ile günümüze kadar gelebilmiştir. Gelin Odası’nın tavanı ve buradaki bir niş içerisindeki resimler XVIII. yüzyıl özelliklerini taşımaktadır.


Başhavuz Köşkü (Beyoğlu)

İstanbul Beyoğlu ilçesi Kâğıthane ve Kırkçeşme suyollarının birleştiği Başhavuz yanında bulunan bu köşkün yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Günümüze gelemeyen bu köşk kaynaklardan öğrenildiğine göre Sultan III. Ahmet döneminde yapılmıştır. Baron Philip Franz Gudenus’un gravürlerinde köşkün küçük bir krokisi ile dış görünümü bulunmaktadır. Buna dayanılarak köşkün küçük ölçüde ve ahşaptan olduğu Başhavuz içerisindeki suları seyretmek ve sesini dinlemek için yapıldığı sanılmaktadır.

Başhavuz’un yanındaki duvarlar üzerinde kâgir bir kaide üzerine oturtulmuş ve havuz yönüne doğru teraslarla genişletilmiştir. Böylece havuz ile bütünlük sağlanmıştır. Kasır kareye yakın dikdörtgen planlı olup, çevresi ahşap dikmelerle çevrelenmiştir. Bunların arasındaki açıklıklara da pencereler yerleştirilmiştir. Üzeri geniş saçaklı basık bir çatı ile örtülmüştür.


Bayıldım (İftar) Köşkü (Beşiktaş)

İstanbul Beşiktaş ilçesinde, Dolmabahçe Sarayı’nın arkasında bugünkü Swiss Oteli’nin yakınında bulunan bu köşk günümüze gelememiştir. Köşkü Sultan I. Mahmut 1748 yılında yaptırmıştır. Köşkü gören sultanların “Bayıldım” demesinden ötürü de köşke bu isim verilmiştir. Sultan I. Mahmut’un sevdiği ve sık sık uğradığı bu köşkte Ramazan aylarında iftar vermesinden ötürü de bazı kaynaklara İftar Köşkü olarak geçmiştir. Sultan III. Osman zamanında, 1755’te kısmen yanan köşk, daha sonra eski haline uygun olarak yeniden yapılmıştır.

Bayıldım Köşkü’nden günümüze hiçbir iz gelmemiştir. Onunla ilgili bilgiler, köşkü 1787 yıllarında gören d’Ohsonn’un XVIII. yüzyılda yapmış olduğu bir gravürden edinilmiştir. Buna dayanılarak köfeki taşından temeller üzerine ahşap malzeme ile doğu-batı doğrultusunda uzanan dikdörtgen bir planı vardır. İki katlı yapının doğu ucunda her iki katta da sedirli birer divanhanesi bulunuyordu. İki kat arasında üst kat açıklıkları ile saçak arasında enli çıtalarla yapılmış yatay kuşaklara yer verilmiştir. Üst kat sofasının güneyinde iki oda olduğu, güney ve kuzeyinde ikişer oda olduğu sanılmaktadır.


Baltacı Köşkü (Konağı) (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Sultanahmet’te Yerebatan Sarnıcı’nın üzerinde bulunan bu köşk XVIII. yüzyılın ortalarında yapılmıştır. Osmanlı sivil mimari özelliklerini yansıtan bu köşk günümüze ulaşamamıştır.

Zemin katın üzerinde iki katlıdır. Zemin katın büyük bir bölümünü avluya açılan büyük bir taşlık meydana getirmiştir. Bu taşlığın çevresinde servis birimleri ve üzerindeki hamamın alt yapısı bulunuyordu. Buradan bir merdivenle de Yerebatan Sarnıcı’na iniliyordu. Konak taşlık, harem ve selamlık bölümlerinden meydana gelmiştir. Zemin katı kare kesitli ahşap dikmeler üzerine oturtulmuştur. Bu bölüm dikdörtgen planlı sofalar ve bunların çevresindeki odalardan oluşmuştur. Harem ve selamlık sofaları bir koridorla birbirine bağlanmıştır. Selamlık merdiveninin tek yönlü olmasına karşılık harem merdiveni taşlıktan iki yönlü olarak başlamaktaydı. Bu düzenleme konağın birinci ve ikinci katları arasındaki merdivenlerde de tekrarlanmıştır.

Konağın ikinci katında karnıyarık plan düzeni kullanılmış, ortadaki salonun etrafına odalar sıralanmıştır. İçerisi barok üslupta bezemelerle süslü idi. Özellikle tavan göbeklerinin bezemelerinden kaynaklarda söz edilmektedir. Bu konak bilinmeyen bir tarihte yanmış ve yok olmuştur.


Abbas Halim Paşa Köşkleri (Adalar)

İstanbul Adalar ilçesi, Heybeliada’da Abbas Halim Paşa Mahallesi’nde bulunan bu köşkleri Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu, Prens Abbas Halim Paşa (1866–1935) 1897–1899 yıllarında yaptırmıştır.

Paşaya ait olan yaklaşık 3 dönümlük arazi üzerinde üç ayrı köşk bulunmaktadır. Bu köşklerin planları Hovsep Aznavur tarafından çizilmiştir. Köşkler birbirlerinden farklı üsluplardadır. Bunlar Harem Köşkü, Selamlık Köşkü ve Bendegân Köşkü’dür.

Bu köşklerden Harem Köşkü Yeni İskele Yolu ile Abbas Paşa Sokağı’nın birleştiği yerde geniş bir bahçe içerisindedir. Abbas Halim Paşa’nın ölümünden sonra köşk Prenses Zeynep Hanım’a geçmiş, 1945 yılında yıkılmıştır.

Bu köşkün cephe tasarımı, mimari ayrıntıları ve süslemeleri Mimar Aznavur tarafından yapılmış ve eski Mısır mimarisinden esinlenilmiştir. Köşk kâgir bir bodrum üzerinde iki kat ve bir de çatı katından meydana gelmiştir. Kuzeybatıda denize bakan giriş cephesi ile yan cephelerdeki dışa taşkın bölümler eski Mısır mimarisi ile yakınlık gösterdiği gibi mabet cephelerinde kullanılmış pilonlara da burada yer verilmiştir. Aşağıdan yukarıya doğru daralan kesik piramitlere benzeyen bu pilonlar kabartma ve şeritlerle bezenmiş ve bütünü silmeler içerisine alınmıştır. Pilonların üzerinde hiyerogliflerle bezeli lotus biçiminde başlıklar bulunmaktadır. Bunlar aynı zamanda üzerindeki balkonu da taşımaktadır.

Girişten bir sahanlığa, oradan da köşkün holüne girilmektedir. İç mekân tasarımında Osmanlı sivil mimarisinin ana hatlarının ağırlık kazandığı görülmektedir. Zemin katta bulunan sofa yapıyı boydan boya kat etmekte, çevresine de salon ve odalar yerleştirilmiştir. Üst katın da bunun bir benzeri olduğu sanılmaktadır.

Abbas Halim Paşa Köşklerinden Selamlık Köşkü, Refah Şehitleri Caddesi ile Fettah Sokağı’nın köşesinde bulunmaktadır. Selamlık olarak düzenlenen, meyilli bir arsada yer alan ahşap köşk iki katlıdır. Refah Şehitleri Caddesi’nden içerisine girilen köşkün arazi konumu ile meydana getirilmiş bir bodrumu bulunmaktadır. Zemin kat bahçe yönüne doğru ahşap dikmelere oturmaktadır. Üst kat ise zemine göre biraz daha geriye çekilmiştir. Ana girişten camekânlı bir taşlığa, oradan da yapıyı boydan boya kat eden bir sofaya geçilmektedir. Büyük kemerli pencerelerle aydınlatılan, arka bahçeye yönelik sofanın iki yanına küçüklü büyüklü odalar sıralanmıştır. Osmanlı ampir izlerinin ağırlık gösterdiği bu köşk, XIX. yüzyılda Boğaz’da yapılan yalılarla benzerlik göstermektedir. 

Bu köşklerden Bendegân Köşkü Fettah Sokağı ile Yeni İskele Yolu’nun kavşağında bulunmaktadır. Burada Abbas Halim Paşa’nın oldukça kalabalık olan maiyeti yaşamıştır. Günümüze gelebilen bu yapı üç katlı ve ahşap olup, II. Meşrutiyet döneminde bir süre Sebilürreşad Rüştiyesi olarak kullanılmış, Paşa’nın ölümünden sonra da Prenses Nimet Hanım’a geçmiş 1938 yılında da satılmıştır.

Bu köşk plan olarak diğerlerine benzer şekilde ortada sofa ve çevresinde salon ile odalardan meydana gelmiştir.


İlyasko Köşkü (Adalar)

İstanbul Adalar ilçesi, Büyükada’da Çankaya (Nizam) Caddesi’nde bulunan bu köşk, Galata bankerlerinden Konstantinos İlyasko tarafından XIX. yüzyılın sonlarında yaptırılmıştır. Köşk XX. yüzyılın başlarında Sultan II. Abdülhamit’in yakınlarından Arap İzzet Paşa’nın mülkiyetine geçmiş, 1976 yılında da satılmış ve 1978’de de yıktırılmıştır. Bugün köşkün yerinde aynı ölçüde ve aynı plan ve cephe düzeninde yapılmış bir konut bulunmaktadır.

Sovyet İhtilali’nin öncülerinden Leon Troçki (ölm.1940) Rusya’dan Stalin’in baskısı nedeni ile İstanbul’a kaçmış 1929–1933 yıllarında ailesi ve yardımcıları ile birlikte polis koruması altında bu köşkte yaşamıştır. Hayatım isimli otobiyografisini de bu köşkte yazmıştır.

Köşk bodrum katı üzerinde iki katlı kâgir bir yapı olup, ahşap döşemelidir. Köşkün setler halinde denize kadar inen geniş bir bahçesi bulunuyordu. Bu bahçenin içerisinde kuzey-güney doğrultusunda simetrik olarak düzenlenmiştir. Güney cephesindeki zemin katı sofasına açılan giriş kapısı ortada ve geriye çekilmiş konumdadır. Bunun üzerine bir balkon yerleştirilmiştir. Bu cephede altlı üstlü dörder pencere bulunmaktadır. Yapının bütününde Neo-Klasik üslubu yansıtan şekillere, Toskana tipi sütun başlıklarına rastlanmaktadır. Köşkün iç tasarımında orta sofalı plan tipi uygulanmıştır. Zemin katta salonlar, üst katta yatak odaları ve katların ekseninde de balkonlarla birleşen sofalar bulunmaktadır. Ancak günümüzde yenilenen plan düzeninde kısmen bu mimari bozulmuştur.


Hulusi Bey Köşkü (Adalar)

İstanbul Adalar ilçesi, Heybeliada’da Lozan Zaferi Caddesi ile Bahriyeli Şükrü Bey Aralığı’nın kavşağında bulunan bu köşk dönemin tüccar ve bankerlerinden Kiryako Hacopulo tarafından kızı Eleni için 1870’lerin sonunda yaptırılmıştır. Mimarının İtalyan olduğu söylenirse de kimliği konusunda bir bilgi edinilememiştir.

Heybeliadalıların Köşk olarak isimlendirdiği bu yapı Selanik Şehremini ve Serez Mebusu Selamizâde Ahmet Bey tarafından Eleni Hacopulo’nun varislerinden 1920 yılında satın alınmıştır. Ahmet Hulusi Bey’in eşi Rukiye Seniha Hanım’ın mülkiyetine geçmiştir. Köşkte devrin ünlü kişileri dost toplantıları yapmışlar ve bu toplantılarla ilgili yorumlar o dönem basında yer almıştır. Bu toplantılara katılanlar arasında Prens Abbas Halim Paşa, Bahriye Nazırı Hasan Rami Paşazade, Doktor Rıfat Hüsamettin Paşa, Hacı Sami Bey, Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Selahattin Pınar, Hafız Kemal Gürses, Hafız Sadedin Kaynak ve Osman Nihat Akın, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal Beyatlı gibi ünlü kişiler bulunuyordu.

Hulusi Bey Köşkü eğimli bir arazide yapılmış bu nedenle de alçak bir istinat duvarı ile sınırlandırılmıştır. Bu duvarın arkasında merdivenlerle çıkılan iki kapı bulunmaktadır. Demir kanatlı ana girişin üzerinde Selamizâde Ahmet Hulusi Bey’in beyzi bir madalyonu yerleştirilmiştir. Yapı arazi meylinden ötürü altta kalan sette bodrum ve çatı katından oluşmuştur. Yığma tekniği ile inşa edilmiş köşkün taş örgülü duvarları demir gergilerle birbirine bağlanmıştır.

Köşkün asıl yapısı dikdörtgen planlı olup, burada ampir Neo-Roma üslubunun hâkim olduğu görülmektedir. Cadde üzerindeki doğu cephesi bodrum üzerine iki kat ve çekme katlıdır. Buradaki ana girişin önünde eyvan niteliğinde bir terasa yer verilmiştir. Bu terasın üzerindeki çıkma mermerden yontulmuş, yivli sütunlar üzerine oturtulmuştur. Ana girişin açıldığı zemin katın sofasının diğer ucuna da buna benzer camekânlı ikinci bir kapı yapılmıştır.

Köşk orta sofalı plan şeması şeklinde olup, zemin, üst ve çatı katındaki birimler dikdörtgen planlı sofaların etrafında sıralanmıştır. Ayrıca zemin kat sofasının kuzeyinde birbirleri ile bağlantılı iki salona daha yer verilmiştir. Zemin kat sofasının güneyinde küçük bir salon ile yemek salonu bulunmaktadır. Bu salonun arkasında yerli dolaplarla donatılmış mutfak ve servis odası vardır. Buradaki mutfak bahçeye açıldığı gibi aynı zamanda bir sarnıcın üzerine oturtulmuş ve üzeri arka bahçeye açılan bir teras olarak değerlendirilmiştir.

Köşkün cephelerinde sıralanan pencereler ahşap panjurlu ve dikdörtgen şekildedir. Bunlardan üst kattakilere üçgen alınlıklar yerleştirilmiştir. Bu alınlıklar yivli ve korint başlıklı plasterler üzerine oturtulmuştur. Köşkün içerisi Neo-Rönesans üslubunda bezemelerle kaplanmıştır. Özellikle zemin kattaki mekânların tavanları yuvarlak madalyonlar içerisine alınmış manzara resimleri, çiçek demetleri, yemek salonunun tavanları da natürmortlarla bezelidir. Üst kat sofasının tavanında bağdadi sıva üzerine kalem işi tekniği ile yapılmış yuvarlak çerçeveler içerisinde manzara resimleri bulunmaktadır.

Köşk günümüzde özgün mimari yapısını ve bezemesini korumuştur.


Agopyan Köşkü (Adalar)

İstanbul ili Adalar ilçesinde, Büyükada’da Çankaya Meydanı’nda bulunan bu köşk XIX. yüzyılın sonlarında Neo-Klasik üslupta yapılmıştır.

Köşk üç katlı olup, dıştan at nalı kemerleri ve Selçuklu sanatını yansıtan geçmeli yıldızlarla bezenmiştir. Köşkün sol yan ve arka cephesi ana cepheye göre çok daha sadedir. Simetrik bir plan düzeni olup, iç sofalı plan düzenindedir. Ahşap sütunlu çıkmalı giriş cephesinin karşısına gelen merdivenlerle üst katlara çıkılmakta olup, buradaki sofanın iki yanına odalar sıralanmıştır. Köşe odaları arasına da servis hücreleri yerleştirilmiştir.

Günümüzde Çankaya Oteli olarak hizmet vermektedir.


Çavuşoğlu Köşkü (Adalar)

İstanbul Adalar ilçesi, Büyükada’da Çankaya (Nizam) Caddesi üzerinde bulunan bu köşk XX. yüzyılın başlarında Kaptan Haralambos Çavuşoğlu tarafından yaptırılmıştır.

Geniş bir bahçe içerisinde bulunan bu köşk, yaptıranın 1922’de Türkiye’yi terk etmesi üzerine Milli Emlak’e geçmiş satış yolu ile de çeşitli şahıslar arasında el değiştirmiştir. Köşk üç katlı kâgir bir yapıdır. Zemin katına çift kollu döküm parmaklıklı merdivenle çıkılmaktadır. Buradan ulaşılan giriş sahanlığı ile bahçe arasında bulunan kot farkından ötürü yüzeyler XIX. yüzyıl Avrupa mimarisinde etkili olan yapay kayalıklarla kaplanmıştır. Köşkün cephe tasarımında ampir üslubu açıkça görülmektedir. Kat araları silmelerle üçüz yivlerle bezenmiştir. Ana girişin bulunduğu kuzey cephesinin ortasında her iki katta da geriye çekilmiş sütunların taşıdığı birer balkon bulunmaktadır. Bu sütunlardan alt kattakiler dor, üst kattakiler de ion nizamındadır. Üst kat balkonu akroterli bir alınlıkla tamamlanmıştır. Giriş cephesinde ve balkonların arkasında sofalar bulunmaktadır. Bunlardan zemin katta salonlar, üst katta ise yatak odaları bulunmaktadır. Bodrum katı tümü ile servis birimlerine ayrılmıştır.


Hacapulos Köşkü (Hükümet Konağı) (Adalar)


İstanbul ili Adalar ilçesi, Büyükada Çankaya Caddesi’nde bulunan bu köşkün XX. yüzyılın başında yapıldığı sanılmaktadır.

Köşk 10527 m2’lik bir alanda üç katlı ahşap olarak yapılmıştır. Yapımından bir süre sonra Emperyal Oteli olarak kullanılmış, Cumhuriyetin ilanından sonra 1929’dan itibaren Hükümet Konağı olarak kullanılmıştır.

Büyük bir bahçe içerisinde olan köşke mermer döşeli bir köprü ile girilmektedir. Orta sofalı plan tipinde olan köşkün sol yanına kâgir bir kule ile üzerine bir seyir balkonu yerleştirilmiştir. Sofanın çevresinde odalar yer almaktadır. Birinci katta dört büyük oda, ikinci katta on oda, üçüncü katta da dokuz oda bulunmaktadır. Otel olarak kullanıldığı sırada üzerine bir de çatı katı eklenmiştir.

Köşkün sekiz sütunlu girişinin üzeri balkon ve kapalı bir mekân olarak düzenlenmiştir. Oda ve sofaların tavanları kabartma motifler ve kalem işleri ile bezelidir.


Con Paşa Köşkü (John Avrimidis Evi) (Adalar)

İstanbul Adalar ilçesi, Büyükada’da Çankaya (Nizam) Caddesi üzerinde bulunan bu köşk Osmanlı ricalinden Con Paşa ismi ile tanınan Trasivolos Yannaros tarafından 1880 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Ahileus Poliçiş’tir.

Köşk Büyükada’nın en tanınmış köşklerinden olup, I.Dünya Savaşı sırasında Milli Emlak’e geçmiş daha sonra çeşitli kişiler arasında el değiştirmiştir. Günümüzde Borovalı ailesinin yazlık konutudur.

Son dönem Osmanlı mimarisi üslubunda üç katlı olarak yapılan köşk, önündeki caddeye paralel, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Mimarisinin yanı sıra mekân tasarımları, iç ve dış süslemeleri ile tanınan bu köşkün içerisinde, zemin katta birbirleri ile bağlantılı kabul salonlarının tavanlarında Neo-Rönesans üslubunda bezemeleri dikkat çekmektedir. Buradaki tavanlar konsollu silmelerle çevrelenmiş, içerisindeki sekizgen kasetler daire veya elips biçiminde çeşitli resimlerle doldurulmuştur. Bu resimlerin çoğu alegorik tasvirler olduğu gibi Mısır ile ilgili konulara da yer verilmiştir.

Köşkün cephe görünümünde eklektik üslubun özellikleri görülmektedir. Dikdörtgen çerçeveli pencereler ahşap panjurlarla örtülmüş olup, bunların tümü ampir üslubunu yansıtmaktadır. Cephe görünümü balkon ve çıkmaların yanı sıra köşelere yerleştirilmiş yüksek, kesik piramit biçiminde külahlarla hareketlendirilmiştir. Ayrıca çinko levhalarla örtülen bu külahların tepesine küçük akrotelli kubbecikler yerleştirilmiştir.

Bu Foruma yaptığınız ilk ziyaretiniz ise, Forumumuzda bilgi alışverişinde bulunabilmeniz için öncelikle Kayıt olmalısınız. Üye olmayanlar Forumumuzda. Konu açamaz, Eklenti indiremez. Forumumuzu tam anlamıyla kullanmak için Üye olabilirsiniz..

Emre ÖZMEN

  • Restorasyon Forum
  • **
  • İleti: 54
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: İstanbul Köşk ve Konakları
« Yanıtla #1 : 28 Ocak 2009, 20:59:17 »
İNSANLARIN ŞU KÖŞKLERİ GEZİP MİMARİ ÖZELLİKLERİNE VE İHTİŞAMLARINA HAYRAN KALMAMALARI ÇOK ZOR.
E.ÖZMEN

 

* Bizi Takip Edin

Son Mesajlar

Restoratör aranıyor ( İstanbul/Taksim) Gönderen: Beriltekin
[Bugün, 09:19:09]


Ynt: KKTC Lefkoşa Selimiye Camii (Aya Sofya Katedrali) Gönderen: karacanenes
[25 Mart 2024, 12:09:22]


Teknik Personel Gönderen: TAŞYAPI
[24 Mart 2024, 16:13:27]


ÖN MUHASABE VE MİMAR PERSONEL ALIMI Gönderen: osman.blnk
[24 Mart 2024, 10:19:47]


Restorasyon alanında iş arıyorum Gönderen: Sudenur uysal
[22 Mart 2024, 19:19:58]


RESTORASYON ALANINDA DENEYİMLİ İNŞAAT TEKNİKERİ Gönderen: cabiyotlu
[22 Mart 2024, 11:02:48]

SimplePortal 2.3.7 © 2008-2024, SimplePortal