Restorasyon Forum

Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Restorasyon Forum - Reklam Alanı

Gönderen Konu: Safranbolu'da Özgün Çeşmelerde Koruma Ve Restorasyon Uygulamalarının Değerlendirilmesi  (Okunma sayısı 9193 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

RestorasyonForum

  • Yönetici
  • *****
  • İleti: 739
Safranbolu'da Özgün Çeşmelerde Koruma Ve Restorasyon Uygulamalarının Değerlendirilmesi



      Çevremizde, ekonomik olanakların azlığı ve kentin yoğunlaşmasıhalinde, geleneksel çevre ve tek yapı korunabilmesi güçlüğü ortaya çıkar. Tek yapı ve sit ölçeklerinde korumanın gayesi, insanın kültürel geçmişininbelgeleri olan eserleri, mümkün olduğunca bozulmaları ve değişmelerini önleyerek gelecek kuşaklara aktarmaktır.

      Kültürel varlıkların yaşamlarını sürdürmeleri için yapılması gerekli "müdahale dereceleri" uygulayıcılar tarafından doğru bilinmemektedir.
Korumada başarısızlığı getiren diğer başlıklar ise şunlardır:

1- Kültür varlığının değeriyle müdahale biçimini karıştırmak,
2- Kültür varlığının değerinin saptamasında tarihi nitelik ve mekan boyutlarının değerlendirilmesi,
3- Kültürel (tarihsel, belgesel, simgesel, sanat), morfolojik (özgünlük, tek olma özelliği, eşsiz olma, homojenlik), duygusal (anı ve izler) ve işlevsellik rol oynar.

      Safranbolu'daki özgün çeşmelerin korunması Kültür Bakanlığı'nın bünyesinde saklı olmasına rağmen, 1990 yılında yerel yönetim tarafından 56 kadarı sentetik boya ile boyatılmıştır. Bilinen tarihi M.Ö. 3000 yılına kadar uzanan Safranbolu'nun, böylesine önemli taşınmaz kültür varlıklarından olan özgün çeşmelerin, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu nun kararı ve iznini almadan yapılmış olan bu müdahale, çeşmelerin özgün görünümlerini yitirmelerine neden olmuştur.


TARİHSEL BOYUTTA SAFRANBOLU

      Safranbolu, tarihte "Paphlagonia" olarak adlandırılan bölgede bulunmaktadır. En geniş sınırlarıyla doğuda Kızılırmak, batıda Sakarya
nehri, kuzeyde Karadeniz ve güneyde Ankara yakınlarına kadar uzanan bir alanı kapsamaktadır. Bu yörede, M.Ö. 1300 yıllarına kadar süren bir devlet kurmuş olan ve Hititlerle akraba oldukları bilinen topluluk Gasgaslardır.

      Daha sonra yörede egemen olan kavimler sırasıyla Hititler, Dorlar, bölgeye adlarını veren Paphlagonar, Kimerler, Lidyalılar, Persler, Kapadokyalılar, Elenler (eski Yunanlılar) Pontlar, Galatyalılar, Bitinyalılar ve Romalılardır. Kent, tarih boyunca belirtmeye çalıştığımız bu uygarlıklarını yaşamıştır. 13 ve 14. yüzyıllarda Sinop-Gerede-İstanbul ticaret yolu üzerinde önemli bir konaklama merkezi olan Safranbolu'da Sadrazamlar ve Osmanlı Sarayı'na yakın devlet adamları ikamet etmişlerdir. Bölgede yaşayan uygarlıklardan ve özellikle Osmanlı döneminden kalma 1000 eser bugün doğal ve çevresel dokusu ile birlikte korunmaktadır. Tümülüsler, kaya mezarları, Cinci Hanı
ve Hamamı, Köprülü Mehmet Paşa Camii, İzzet Mehmet Paşa Camii, Yemeniciler ve Demirciler Arastası, Su Kemeri, Tabakhane, Hükümet
Konağı, Eski Hastane, Saat Kulesi, türbeler, sayısız konaklar ve çeşmeler bu eserlerden bazılarıdır. Bugünkü haliyle Safranbolu eşsiz bir "Açıkhava Müzesi"dir.

ÖZGÜN ÇEŞMELERİN DURUMU

      Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun 1991 'de aldığı kararla, özgün çeşmelerin üzerindeki boya tabakasının geriye alınarak korunmaları konusunda Kültür Bakanlığı ile koordineli bir çalışmaya geçilmesi hususu Milli Saraylar Daire Başkanlığından istenmiştir. Kurum adına 1991 yılının Haziran ayında, özgün çeşmelerdeki kötü malzeme ve yanlış işçilik sonucu oluşmuş bozulmayı teşhis etmek, malzemelerin analizlerini sonuçlandırmak ve uygun temizleme, sağlamlaştırma ve koruma yöntemlerini belirlemek için görevlendirildim.

      Özgün çeşmelerin koruma uygulama yöntemlerine geçmeden önce genel anlamda yapı taşlarının korunma prensiplerini belirtmemiz gerekir:

      Korumanın amacı, insanın kültürel geçmişinin belgeleri olan eserleri, mümkün olduğunca bozulmalarını ve değişmelerini önleyerek gelecek kuşaklara aktarmaktır. Tarihi eserlerin biçimleri kadar, yapıldıkları malzemenin niteliklerinin ve yapım teknolojisinin de olduğu gibi korunması büyük önem taşır.

      Şimdiye kadar teorik ve deneysel olarak eski eserlerde yapı malzemelerinin yıpranmasını önleyecek ve teknik özelliklerini koruyacak
formüle edilmiş tek bir yöntem bulunmuş değildir. Bununla beraber, edinmiş olduğumuz bilgi her özel durum için malzeme üzerinde etkisiz, hatta zararlı olacak yöntemleri ayırt edip kullanmamızı sağlayacak düzeydedir. Buna rağmen günlük uygulamalarda formüle edilmiş yöntemler daha fazla kullanılmaktadır. Çünkü bu işi yapan kişiler, iyi veya kötü bir iki metodu uygulayacak bilgiye-beceriye sahiptirler. Dolayısıyla eski eser korumasında en önemli basamaklardan biri ve ilki olan belgelemeyi yapmaya gerek duymamaktadırlar. Halbuki eski eserde, koruma, belgelemeden tedaviye uzanan ve sürekli kontrol edilerek yapılması gereken basamaklar dizisinden oluşur.

Taş Eserde Koruma Basamakları;
a) Belgeleme (doküman, rölöve, restitüsyon, restorasyon projesi)
b) Teşhis (malzeme, analizler)
c) Temizleme
d) Sağlamlaştırma ve/veya Koruma
e) Bakım
şeklinde olmakla beraber gerektiğinde bu sıra değiştirilebilir. Örneğin aşırı yıpranmış bir eserle ilgilenilirken önce sağlamlaştırma sonra temizlik yapılması gerekebilir.

      Teşhis, eserin yapım malzemesinin mevcut durumunun anlaşılmasıdır. Doğru seçim ancak malzemenin tanınması (minerolojik, petrografik, kimyasal ve fiziksel özellikleriyle) ve çevre mekanizmasının (CO 2, S02- NH3, NOx) is, toz gibi hava kirliliği, çözünebilir tuzlar, nem-ısı değişikliği, biyolojik etkenler, taşın işleme şekli, kullanılan bağlayıcıları) malzeme üzerinde neden olduğu değişim ve/veya bozulmaları belirledikten sonra mümkün olabilir.

      Anıt (veya taşınmaz kültür varlıklarının) eserlerin hava kirliliği, malzemenin bozulma ürünleri ve mikroflora ile siyah bir kabukla kaplanmış olduğu sıkça görülür. Temizlemenin amacı taşa zarar veren her türlü kirliliğin çözünmeyen veya az çözünebilen kabuk oluşumlarının, çözünebilir tuzların, değişik cins taşların restorasyon tabakalarındaki is, toz, mikro organizma, paraziıik bitkilerin, kuş veya hayvan pisliklerinin uzaklaştırılmasıdır. Özellikle kimyasal yöntemlerin kullanılması gerektiğinde uygulama sıralamasının değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Bu durumlarda da iki veya daha fazla temizleme yöntemi birleştirilerek uygulama yapılabilir. Taş temizliğinde önerilebilecek yöntemleri sıralarsak;

      * Atomize (Zerre) su püskürtme yöntemi:Yüzeydeki çözünebilir veya az çözünebilir kabukları uzaklaştırmak için basit fakat en çok kullanılan yöntemdir. Uygulamanın çok uzun sürmesi (en az 12 saat) nedeniyle, kullanılan su miktarının çok az olmasına rağmen harçları az da olsa suda çözünen duvarlarda stukko veya çok gözenekli tuğlalarda, tuz ve donma sorunları olduğu zamanlarda bu temizleme yönteminin kullanılması tavsiye edilmez.

      * Absorblayıcı kil ve kağıt hamurları: Bileşimi ve yapısı birbirine benzeyen sepiolite ve attapulgite, killer arasında en iyi sonucu verenlerdir. Bu yöntemi tuz, yağ, mum benzeri sorunları olan yüzeylerin temizlenmesinde kullanmak oldukça faydalıdır. Deiyonize su ile hazırlanan kağıt hamuru da özellikle çözünebilir tuzlar gibi inorganik kirliliklerin temizlenmesinde kullanılır.

      * Absorblayıcı Jeller: Jeller, dik yüzeylere uygulanmak için kalimlaştırıcı (thickener) eklenmiş çok zayıf bazik karışımlardır. pH'ın 5.6
(nötr veya çok az bazik) civarında tutulması, yıpratıcı etkiyi azaltmak ve zararlı yan ürünlerin oluşmasını önlemek için gereklidir. Jelin etkinliğini artırmak için, uygulama esasında, üzerinin ince plastik örtü veya alüminyum folye ile kapatılarak çözücünün buharlaşmasına engel olunması gerekir. Jel taş üzerinden su ve gerekirse plastik fırça ile temizlendikten sonra deiyonize su ile yıkanır.

      * Kontrollü Kumlama: Bu tip mekanik temizleme ancak küçük bir ağızdan mikro cam küreler, kum ve alumina gibi aşındırıcılar düşük basınçla (1.5-3 atm) püskürtülerek yapılırsa etkili ve güvenli olurlar. Ağızın çapı ve püskürtme basıncı (hızı) ayarlanabilir olmasına rağmen mekanik temizleme yöntemi olduğu için kontrolün önemli kısmı uygulamayı yapan operatörün elindedir. Çok özel durumlarda ultrasonik temizleyici spatül, bistürü gibi kazıyıcı aletlerde dikkatli biçimde kullanılabilir.

      Ülkemizde taş temizliğinde genel olan ve sıkça kullanılan yöntemler aslında önerilmeyen yöntemler sınıfına girerler. Örnek vermek gerekirse,

- Asit-baz kullanılarak yapılan temizleme,
- Kontrolsüz kuru-yaş kumlama ile temizleme,
- Tarak, tel fırça, spiral veya zımpara gibi mekanik temizlemeler,
- Yüksek basınçlı su veya buharla temizleme,
- Yakarak (Pürmüz lambası) temizlemeler gibi.

      Taşın temizlenmesinden sonra gerekirse (genellikle gerekir) sağlamlaştırma ve koruma işlemi yapılır. Sağlamlaştırma, taşın
kohezyonunu, mekanik özelliklerini artırmak ve yıpranmış tabakaların sağlam taşa yapışmasını sağlamak için sağlamlaştırıcı maddenin, taşın
bozulmamış kısmına kadar nüfuz ederek polimerleşmesidir. Taş sağlamlaştırıcı maddeler organik ve inorganik maddeler olmak üzere ikiye
ayrılırlar. İnorganik maddeler organik maddelere göre daha uzun ömürlü olmakla beraber daha kırılgan ve daha az elastiklerdir. Organik maddeler ise güneş ışığında etkilenip kolayca bozulmalarına rağmen daha elastik ve taşın mekanik özelliklerini daha fazla artıracak güçtedirler. Sağlamlaştırma işlemi yapıldıktan sonra aşağıdaki önlemler alınarak koruma işlemi yapılmalıdır:

- Çevredeki taşa zarar veren kaynakların uzaklaştırılması veya en azından azaltılması,
- Gerekirse yüzeye uygun olan koruyucu maddenin uygulanması,
- Düzenli periyotlarla bakım yapılması gereklidir. Kullanılan sağlamlaştırıcı ve koruyucu maddelerde:
- Geri dönebilirlik (reversibilite)
- Malzemenin doğal görüntüsünü bozmama (doku ve renk olarak),
- Uygulandığı yüzeyde sulara karşı geçirimsiz, ama taşın nefes almasına engel olmama,
- Dış etkenlere karşı dayanıklı olma,
- Zamanla renk değiştirmeme,
- Fiziksel özelliklerinin taşın fiziksel özelliklerine uygun olması gibi nitelikler mutlaka aranmalıdır. Bu da ancak her defasında sağlamlaştırılacak ve korunacak taşlarla yapılacak testlerde (fiziksel dayanıklılık, donmaya su emmeye, ışığa, tuza dayanıklılık gibi) belirlenebilmektedir. Bu nedenle belirli tip taş için, araştırma ve testler yapılmadan, sağlamlaştırıcı ve koruyucu önermek mümkün değildir. Bakım yapılmadığı takdirde kirlenme yıpranma sorunları gittikçe hızlanarak ortaya çıkar.

ÖZGÜN ÇEŞMELERİN KORUNMALARIYLA İLGİLİ UYGULAMA

      Safranbolu ilçesindeki kentsel sit alanında bulunan tarihi çeşmelerin üzerindeki boya tabakalarının temizlenmelerinin uygulamalarıyla ilgili strüktürel yapılarını oluşturan özgün taşların cinsi, karakteri, fiziksel özelliklerini belirlemek için yerinde analizler yaptım. Başlıklarla;

      1-Tarihi çeşmelerin strüktürel yapısını oluşturan özgün taşların, sarı renkte, fazla yoğun olmayan malta taşı karakterine uygun nitelikte, diğer taraftan bir kısmının küfeki taşı niteliğinde oldukları gözlendi. Yakın tarihte, 1991 yılında yerel yönetim yetkililerince macunsuz sentetik yağlı boyanın çeşitli renkleri ve tonlarıyla çeşme taş yüzeylerinin boyanmış olduğu saptandı. Ayrıca laboratuvar analiz testleri yapabilmek için parça örnekler alındı.

      2- Arasta Arkası Sokak ve Mescit Sokaktaki dört adet çeşmede çok küçük bir yüzey üzerinde iki aşamalı temizleme metodu uygulandı.
      3- Sentetik boya tabakalarını toluen adlı kimyasalla pamukla tampon yapıp, alüminyum folye ile hava ile teması kesilerek temizleme işlemi yapıldı.
      4- İkinci aşamada methanol dichlormthan adlı kimyasalla pamukla üçüncü maddedeki uygulama on'ar dakikalık bekleme süreleriyle tekrarlandı.
      5- Tekrar toluen ile son temizlik yapıldı.
      6- Özgün taş tabakası üzerine çok eskilerde ve her sene yerel halkın yapmış olduğu katmanlar halindeki veya bir katman halindeki kireç esaslı tabaka ortaya çıkarıldı. Bazı çeşmelerde bu kireç tabakanın çivit mavisi renkte toprak boya karışımı ile yapıldığı görüldü.
      7- İlçe halkının kendi evinin yakınında bulunan bu çeşmeleri kireç esaslı boya ile boyamaları yüzünden, sentetik esaslı olmaması, yeni yapılan yağlı boya tabakasının taşın yapısına işleyemediği tespit edildi.
      8- Temizlenen yüzeye AB57 metodu kimyasal temizleme uygulaması yapıldı. Kir, yağ ve benzeri, doğanın, hava kirliliğinin yapmış olduğu etkiler ortadan kaldırıldı.
      9- Temizleme işlemleri tamamlandıktan sonra gerekirse yüzeye uygun
olan koruyucu maddenin uygulanması irdelenmeye alındı.
      10- Temizleme ve koruma metodları sonucuna göre uygulama metodları belirlendi. Hava, ısı, nem ve gece-gündüz ısı farkları göz önüne alınarak temel uygulama tarihlerinin Nisan ayından Ekim sonuna değin olunması karara bağlandı.


      DEĞERLENDİRME

      Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü uzmanı restoratör bir mimar ile, maddi masrafların yüklemini
Safranbolu Belediye Başkanlığı'na verilmek üzere, Milli Saraylar Daire Başkanlığı adına benim koordinasyonumda uygulamayı yaparak yukarıdaki metodlar çerçevesinde 10 adet çeşmenin I. Aşama temizlik çalışmaları tamamlanmıştır. Ayrıca Safranbolu Meslek Yüksek Okulu öğretmenleri ve öğrencilerine. Hükümet Sokağı'nda bulunan 138A envanter nolu çeşmede istenmeyen boyalarının ortadan kaldırılması ve AB57 metodu temizleme uygulaması teknik bilgileri aktarıldı.

      1995 yılında I. Aşamaları tamamlanan ve diğer boyalı çeşmelerin ikinci aşamalarına geçilmesi konusunda yine Milli Saraylar Daire Başkanlığı uzmanları denetimhde Safranbolu Meslek Yüksek Okulu öğrencileri tarafından temizleme çalışmalarının yapılması, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdirlüğü'nce istenmiştir. İlgili Meslek Yüksek Okulu'nca bu çeşmelerin rölöveprojelerinin yapılması görüşüne varılmıştır.


      SONUÇ

      Yeniden yapı/aşan toplumsal bir mekanizmada örgütleşme modelinde (sivil örgütleşme) devlet politikasında korumaya ağırlık verilmediği, yerel yönetimlerin bu konuda daha duyarlı ve ekonomik katkılarının sağlanmadığı ve geleneksel çevıede kaybolnakta olan koruma bilinci tekrar yaratılmadığı sürece gerek tek yapı, gerekse de kentsel sit alanındaki tarihi çevre ve koruma çalışmalan yapılan eski eserler, vurdum duymazlıklarla yok olmaya devam edeceklerdir.



Çizin 1. Vaziyet planında ilgili çeşmelerin yeri.




Resim 2. Hükümet Sokaği'ndati özjün çeşmenin boyanmışhali (Env.No.138 A)




Resim 3. Sentetik boya tabakaları önce toluenle, ardından dichlormethan ile temizlenme aşaması (Env.No.138 A)




Resim 4. Temizlenen yüzeye AB 57 metodu kimyasal temizleme uygulaması yapılması (Env.No.138A)




Resim 5. Pamukçu Han'ın arkasında Karagözüm Sokağı'nın köşesinde bulunan özgün çeşmenin temizleme aşaması (Env.No.10A)

KAYNAKÇA
1- Doğan KUBAN, "Türkiye'de Restorasyon Sorunları, Restorasyon ve Malzeme Seçimi Sempozyumu", Yapı End.Merkezi, 19 Aralık 1991.
2- Cevat ERDER, "Tarihi Çevre Bilinci" O.D.T.Ü. Mimarlık Fak.. Yayını. No:24. Ankara, 1975.
3- Feridun AKOZAN, "Türkiye'de Tarihi Anıtları Koruma Teşkilatı ve Kanunlar", Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yayını. No.47, İstanbul 1977.
4- M.Erdal EREN "Safranbolu İlçesindeki Kentsel Sit Alanında Bulunan Tarihi Çeşmelerin Üzerindeki Boya Tabakasının Temizlenmelerinin Uygulanması ile İlgili 2 Rapor", 1991. 1995, Milli Saraylar Daire Başkanlığı.
5- M.Erdal EREN. "Dolmabahçe Sarayı Yapı Taşlarının Bozulma Nedenlerinin Saptanması ve Korunması Üzerine Bir Araştırma", Doktora tezi. Yıldız Teknik Üniversitesi. Fen Bilimleri Enstitüsü (basılmamış), İstanbul, 1998.

Derleyen : Dr. Erdal EREN
Bu Foruma yaptığınız ilk ziyaretiniz ise, Forumumuzda bilgi alışverişinde bulunabilmeniz için öncelikle Kayıt olmalısınız. Üye olmayanlar Forumumuzda. Konu açamaz, Eklenti indiremez. Forumumuzu tam anlamıyla kullanmak için Üye olabilirsiniz..

Emre ÖZMEN

  • Restorasyon Forum
  • **
  • İleti: 54
  • Cinsiyet: Bay
Konu Safranbolu ve tarihi eser olunca Türkiye'de en titiz ve en düzgün çalımaların olduğu yer. En küçük boyuttaki tarihi eserlerden büyük çaplı eserlere kadar bilinçli ve restorasyon anlamında güzel işlerin yapıldığı ve gereken önemin veriliği bir yerdir Safranbolu
E.ÖZMEN

 

* Bizi Takip Edin

Son Mesajlar

SimplePortal 2.3.7 © 2008-2024, SimplePortal