ERTUĞRUL GAZİ TÜRBESİ
Osmanlı İmparatorluğu'nu kuran Osman Gazi'nin babası ve Selçuklu Uçbeyi Ertuğrul Gazi'nin türbesidir. 14. yüzyılda yapılan ve yapım tarihi kesin olarak bilinemeyen türbe, Bilecik ilimiz sınırları içinde, Söğüt'tedir.
Söğüt, Ertuğrul Gazi'ye yaptığı hizmetler karşılığında Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat tarafından verilmiştir.
Türbenin, torunu 1. Mehmed Çelebi tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. 1886 yılında Sultan 2. Abdülhamit tarafından onartılmıştır.
SELÇUK İSA BEY CAMİİ
Selçuk'ta Artemis Tapınağı’yla Hıristiyan kilisesi Saint Jean arasındadır. 1375 yılında Aydınoğlu İsa Bey tarafından yaptırılmıştır. Mimar Şamlı Ali'nin eseridir. Türk mimarlık tarihinin Anadolu Beylikleri dönemine ait en eski ve gösterişli eserlerindendir. 19. yüzyılda kervansaray olarak da kullanılmıştır.Simetrik olmayan bir planla inşa edilmiştir.Yamaçta konumlandırılan caminin iki giriş kapısı batı ve doğu tarafındadır. Batı kapısı yazılar ve geometrik şekillerle süslüdür. Batı yönündeki duvarlar mermerle kaplı, diğer cepheler ise kesme taştandır. Cephesi, pencere kenarları ve her iki kubbesinin de kasnağı Selçuklu çinileriyle süslüdür.
KONYA ALAADDİN CAMİİ
Erken dönem Selçuklu eserlerinden olan Alaaddin Camii, Konya’dadır. Yapımına 1155 yılında başlanmış, Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat zamanında 1200 yılında tamamlandığından Alaaddin Camii adını almıştır. Mimar Mehmet Bin Havland'ın eseridir.Sultan 2. Kılıçarslan döneminde eklemeler yapılarak genişletilmiştir. İçinde Selçuklu Sultanı Kılıçaslan'a övgülerle dolu kitabeler bulunmaktadır.
Eski Arap stilindeki çok sütunlu camilerin Anadolu'daki en eski örneğidir. Yüzyıllar boyu birçok kez onarım görmüştür.
MANİSA MURADİYE CAMİİ
Osmanlı Sultanı 3. Murad tarafından 1583-1586 yılları arasında şehzadeler şehri Manisa'da yaptırılmıştır. Mimar Sinan'a atfedilmekle birlikte, o dönemde iyice yaşlanmış olan Sinan'ın yapımı İstanbul'dan yönettiği düşünülmektedir. Kesme taştan inşa edilen caminin giriş kapısı da ağaç oymacılığının şaheserleri arasında sayılmaktadır.
AMASYA YALI BOYU EVLERİ
Amasya'da Yeşilırmak kıyısındaki evler, 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başlarında inşa edilmişlerdir. Evlerin önemli bir özelliği, Anadolu'nun ilk prefabrik konutları olmalarıdır. Öyle ki, bir günde yerine monte edilmiş olanları vardır. Amasya evleri, Anadolu sivil Türk mimarisinin güzel örneklerindendir.
NEMRUD DAĞI KALINTILARI
Adıyaman Kahta'daki Nemrut Dağı'nda, 2206 metre yükseklikteki Kommagene Krallığı'na ait kalıntılardır. Dünyanın 8. harikası olarak anılan kalıntılar,M.Ö. 80-M.S. 72 yılları arasına aittir.
Nemrut Dağı'ndaki açıkhava tapınağının doğu setinde 8 adet yontma taşlı, tahtların üzerine oturmuş, 8-10 metre yüksekliğinde büyük tanrı heykelleriyle kopmuş baş heykelleri bulunmaktadır.
Kalıntılar, 1881 yılında Almanlar tarafından keşfedilmiş, 1984 yılında restore edilmiş ve alan, 1989 yılında Milli Park ilan edilmiştir.
MERYEM ANA KİLİSESİ
İzmir'deki eserin geçmişi Roma Dönemi'ne kadar uzanmaktadır. Antik çağda meyve sebze hali olarak inşa edilen yapı, Hıristiyanlığın yaygınlaşmasından sonra kiliseye dönüştürülmüştür.
5. yüzyılda konsilin toplantı yerlerinden biri olarak da kullanılan Meryem Ana Kilisesi'nin bugün yalnızca Apsis bölümü ayakta kalmıştır. Miniaturk'te kaynaklara dayanılarak eserin bütününün maketi yapılmıştır
KONYA KARATAY MEDRESESİ
1251 yılında Selçuklu Veziri Karatay tarafından yaptırılan eser, Konya'dadır. Medresenin açılış töreninde Mevlana ve Şems-i Tebrizi de bulunmuşlardır.
Gök rengi ve beyaz mermerden yazı ve desenlerle süslü kapısı, Selçuklu taş işçiliğinin şaheserlerindendir.
Bina, 1955 yılından bu yana Çini Eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır.
KARAMAN HATUNİYE MEDRESESİ
1382 yılında inşa edilen eser Karaman'dadır. Osmanlılardan sonra en kudretli ve devamlı Türk beyliği olan Karamanoğulları'ndan günümüze kalan pek çok eserden biridir. Mimarı Numan bin Hoca Ahmet'tir. Nefise Sultan Medresesi adıyla da bilinir. Kesme taştan dikdörtgen planlı yapı, beyaz mermer portalıyla ünlüdür.
Günümüzde ağır bir onarıma ihtiyaç duyan eser, Miniaturk'te restorasyon sonrası alacağı görünümle sergilenmektedir.
EFES CELSUS KÜTÜPHANESİ
İzmir, Selçuk'tadır. Roma döneminde 115-117 yılları arasında yapılan kitaplık, iki katlı cephesinin görkemli mimarisiyle ünlüdür.
Yapının kalıntıları üzerinde yapılan çalışmalar, ön cephenin iki katlı görünümüne karşın, yapının üç katlı olduğunu göstermektedir. Rulolar halindeki el yazmaları, galerilerden oluşan üst katlardaki dolap nişlerinde saklanmıştır.
3. yüzyılda bölgeyi sarsan depremler sırasında okuma salonu yanarak tahrip olan kitaplığın ön yüzü daha sonra, eski basamakların üstüne su havuzu yapılmasıyla bir çeşmenin görkemli arka duvarı haline getirilmiştir.
Kitaplığın ön yüzünün de Ortaçağ'da yine yer sarsıntısı sonucu yıkıldığı sanılmaktadır.
SİVAS GÖK MEDRESE
Sivas'ın sembolü haline gelen Gök Medrese, Selçuklu Başveziri Sahip Ata tarafından 1271 yılında Mimar Kaluytan'a yaptırılmıştır. Asıl adı Sahibiye Medresesi olan yapıya, minarelerinde bulunan çiniler nedeniyle Gök Medrese denilmektedir. Çifte minareli taç kapısı ve kapının üzerindeki süslemeler, yapının en görkemli bölümüdür. Süslemelerde 12 tür hayvan başı, yıldız ve hayat ağacı motifleri kullanılmıştır.
Duvarları yontma kalker taşından yapılan medresenin minareleri 25 metre uzunluğundadır.
1934-1967 yılları arasında müze olarak kullanılmıştır
HALİKARNAS MOZOLESİ
M.Ö. 4. yüzyıla ait eser, dünyanın antik çağdaki 7 harikasından biridir. Mısır Piramitlerinin görkemiyle yarışmak amacıyla Bodrum'da inşa edilmiştir.
Pers Valisi Maussolos'un anısına eşi tarafından yaptırılmıştır. Eşinin de aynı yere gömülmesinin ardından lahit kısmı özel bir düzenekle kilitlenmiştir.
Mozole kelimesi Pers Valisi Maussolos'un adından gelmektedir. Mozolenin parçaları bugün Londra'da British Museum'da sergilenmektedir.
ZEUS SUNAĞI
M.Ö. 197-159 yılları arasında İzmir’in Bergama ilçesindeki antik Pergamon kentinde inşa edilmiştir. Pergamon kralının zaferlerini anlatan ve Zeus ile Athena’ya adanan anıtta mitolojik Yunan tanrılarının tümü yer alır.
Sütunları Ion düzenindeki eser Helenistik dönem heykel sanatının ve Bergama heykelcilik okulunun en görkemli kabartma örneklerini taşır.
1878 yılında Almanlar tarafından keşfedilerek Osmanlı hükümetinin izniyle Berlin’e götürülmüştür. Berlin’de sergilendiği müze Pergamon Müzesi adıyla anılmaktadır
DİVRİĞİ ULU CAMİİ
1229 yılında inşa edilen eser, Sivas’tadır. Mengücoğlu Sultanı Ahmet Şah tarafından yaptırılan eserin mimarı Ahlatlı Hürremşah'tır. Üzerindeki kitabelerde Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat'a övgüler yazılıdır.
Bezemeleri ve mimarisi nedeniyle, bitişiğindeki darüşşifa ile birlikte UNESCO'nun Dünya Mirası listesinde yer almaktadır. Özellikle oymalı geometrik ve çiçek motifli taç kapısıyla Anadolu'daki en önemli eserlerdendir
KONYA İNCE MİNARELİ MEDRESE
1260-1264 yılları arasında Selçuklu Başveziri Sahip Ata tarafından Konya'da yaptırılmıştır. Taçkapısında mimarının Abdullah Oğlu Keluk olduğu yazılıdır. Hadis dersleri verilmek üzere yaptırıldığından, döneminde Darülhadis adıyla anılmıştır. Çinilerle süslü minaresi ve işlemeli taş kapısıyla ünlüdür.
1956 yılında kısmen restore edilen İnce Minareli Medrese, Selçuklu Dönemi Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak kullanılmaktadır. 1901 yılında düşen bir yıldırımla ilk şerefeye kadar yıkılan minaresi, Miniaturk'te restorasyon sonra alacağı görünümle sergilenmektedir.
AKSARAY SULTAN HAN
Aksaray’da, kendi adıyla anılan Sultan Han kasabasındadır. Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılan eser 1229 yılında tamamlanmıştır. Mimarı Şamlı Muhammed bin Havlan’dır.
4800 metrekare alanıyla Anadolu’daki Selçuklu kervansaraylarının en büyüğü olan Sultan Han, klasik Selçuklu kervansaray şemasının da en çarpıcı örneklerindendir.
NİĞDE ALAADDİN CAMİİ
Niğde'deki eser, 1223 yılında Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. Niğde'nin en eski eseri olan caminin mimarı Mahmut Oğlu Sıddık'tır. Geometrik motiflerle süslenen doğu kapısında mimarına ve Alaaddin Keykubat'a övgüler yer almaktadır. 1970 yılında onarılan eser Ulu Cami adıyla da anılmaktadır.
PERİ BACALARI
Eşine ender rastlanan Nevşehir'deki doğal oluşum, dünyada Kapadokya, Türkiye'de ise görüntüsünden ötürü Peribacaları adıyla anılır. Kapadokya ‘Güzel Atlar Ülkesi’ anlamına gelir. Kayalık vadide erozyon sonucu meydana gelen volkanik tüflerden oluşmuştur.
İçleri Bizans döneminde Roma işkencelerinden kaçan Hıristiyan papazları tarafından oyularak birkaç katlı kilise ve manastır haline getirilmiştir. Bu eserlerden 360 kadarı günümüze ulaşabilmiştir. Haç şeklindeki kiliselerin duvarlarında 8’le 14. yüzyıllar arasında yapılmış muhteşem freskler bulunmaktadır.
KAYSERİ DÖNER KÜMBET
Kayseri'de 1276 yılında inşa edilmiştir.
Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat'ın kızı Şah Cihan Hatun için yaptırıldığından Şah Cihan Hatun Kümbeti olarak da bilinir. Sarımsı renkli kesme taştan yapılan kümbet, kare taban üzerine oturtulmuş silindirik gövdeye sahiptir.
Türbenin 12 yüzünün her biri bitkisel ve geometrik motiflerle süslenmiştir.
Türbeye iki yönlü, dar bir merdivenle çıkılır. Kapı üzerinde bazı yerleri kırılmış insan başlı iki aslan kabartması bulunmaktadır.
PAMUKKALE
Denizli ilimizdeki doğal oluşumun dünyada bir başka örneği daha bulunmamaktadır. 35°C sıcaklıktaki karbon dioksit yönünden zengin kireçli suyun akarken donarak oluşturduğu basamaklı havuzlardır. Pamuğa benzer görüntüsü ve çevredeki tarihi kale kalıntıları nedeniyle Pamukkale adını almıştır.
Şifalı suyu kalp, damar sertliği ve sinir hastalıklarının tedavisinde faydalı görülmektedir. Son yıllarda kirlenerek beyaz rengini kaybetmeye başlamasından ötürü ziyaretçilerin travertenlerde dolaşmasına sınırlama getirilmektedir.
HACI BEKTAŞ-I VELİ KÜLLİYESİ
Bektaşi tarikatının esin kaynağı ve yeniçerilerin piri sayılan büyük Türk mutasavvıfı Hacı Bektaş-ı Veli’nin Nevşehir ilimizdeki türbesidir. 14. yüzyılda inşa edilmiştir. Antalya’daki Abdal Musa Dergahı ve İstanbul’daki Merdivenköy Şahkulu Dergahı gibi Bektaşi tekkelerinin pirevi olarak bilinir.
Türbede Hacı Bektaş-ı Veli ile birlikte kendisine hizmet eden 41 kişinin daha mezarı bulunmaktadır. 19. yüzyılda geçirdiği onarım sonucu bugünkü durumunu alan Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi önemli bir ziyaret yeridir.
ATATÜRK OLİMPİYAT STADYUMU
Yeni ve modern bir stadyum olan Atatürk Olimpiyat Stadyumu, İstanbul'un Olimpiyat Oyunları'na ev sahipliği yapma çalışmaları sırasında inşa edilmiştir. Son derece modern ve görkemli bir yapısı olan stadyum 82.000 seyirci kapasitelidir. Olimpiyat Oyunları kapsamında yer alan spor karşılaşmaları için elverişlidir.
BELEDİYE SARAYI
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Belediye Sarayı, 1953 yılında bir ulusal yarışma sonucu birincilik alan mimar Nevzat Erol'un projesine göre yapılmıştır. Belediye Sarayı, abartılı olmayan mimarisi ile, inşa edildiği tarihi çevreyle doğrudan ilişki kurmayan, ancak onu geriye de itmeyen modernist bir uygulamadır. Bu yönüyle, belediye sarayı binası Türkiye mimarlığının gelişim sürecinde önemli bir dönüşümün işareti sayılmaktadır.
Belediye Sarayı 2002 yılında onarıma alınmıştır.
MİMAR SİNAN TÜRBESİ
Mimar Sinan'ın ölümünden kısa bir süre önce 1588 yılında yaptığı türbe Süleymaniye Camii'nin köşesindedir. Penceresinin üstünde Mustafa Sai Çelebi'nin büyük usta için yazdığı 15 mısralık hayat hikâyesi bulunmaktadır.
Türbe, 1933 yılında restore edilmiştir.
KIRKÇEŞME SU YOLU SİSTEMİ
İstanbul’da yapılmış tarihi su tesislerinin en büyüğü olan Kırkçeşme su tesislerini dönemin padişahı kanuni Sultan Süleyman tarafından 1554-1563 yılları arasında mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
55.374 m. uzunluğundaki dev isale hattı üzerinde Mağlova kemeri, güzelce kemer, paşa kemeri gibi 33 adet su kemeri birbirine ekleyerek Belgrad ormanlarındaki suları İstanbul’a ulaştıran Mimar Sinan Kırkçeşme su tesisleriyle mimarlık ve mühendislik bakımından eşsiz bir eser ortaya koymuştur. Yapıldığı dönemde ortalama günlük 5.720 m3 su ulaştırmaktaydı.
Parkımızda sergilediğimiz Kırkçeşme su tesisinin bir bölümü olan su havzası, kirazlı bent, baş havuz, Mağlova kemeri, güzelce kemer, paşa kemeri, şehzadebaşı su terazisi ve Saliha Sultan çeşmesi mimarlık ve mühendislik harikası su tesisinin nasıl çalıştığını gözler önüne sermektedir.
ANADOLU HİSARI
1394 yılında Yıldırım Bayezıt tarafından yaptırılan ve Fatih Sultan Mehmet döneminde genişletilen hisar, İstanbul'daki en eski Türk eseridir. Bulunduğu semte adını vermiştir. Boğaz'ın en dar yerinde bulunan hisar, geçişleri kontrol altına almayı amaçlamaktadır. Güzelce Hisar ve Yenice Hisar adlarıyla da anılır.
Rumeli Hisarı ile karşı karşıyadır. Cumhuriyet döneminde müzeleştirilen hisar, Miniaturk'te içinden yol geçirilmeden önceki haliyle sergilenmektedir.
KIZ KULESİ
İstanbul'un simgelerinden olan eserin tarihi, efsanelerden ayıklanamamaktadır.
Türkiye'de yaygın olan efsaneye göre, devrin yöneticisi, rüyasında, çok sevdiği kızını yılan sokması sonucu kaybettiğini görür. Denizin ortasında bir kule yaptırır ve kızını kuleye kapatır. Ne var ki, kızına yolladığı üzüm sepetinin içine sızan yılan, güzel prensesin ölümüne neden olur.
Bugüne ulaşan kule, 1719’da Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından yaptırılan taş kuledir.
Harem ve Salacak kıyıları arasında, kıyıya 180 metre mesafedeki kayalar üzerinde yer alan taş kuledeki fenerde, 3 saniyede bir, 4 mil uzaktan görünen kırmızı bir ışık yanıp sönmektedir. Kız Kulesi, bugün motor ve kayıklarla ulaşılan bir restoran olarak kullanılmaktadır.
DOLMABAHÇE SAAT KULESİ
Dolmabahçe Sarayı’nın Hazine-i Hassa Kapısı ile Dolmabahçe Camii arasındadır. 1890-94 yılları arasında inşa edilen eser 1895 yılında açılmıştır.
Mimarının Sarkis Balyan olduğuna dair bilgiler ağırlıktadır. Üzerindeki saatlerin Fransa’dan getirtildiği eserde barok, neoklasik ve ampir üslup öğeleri bir arada kullanılmıştır.
27 metre yüksekliğindeki kesme taştan kule, kare bir taban üzerinde dört katlıdır.
KULELİ ASKERİ LİSESİ
Çengelköy’ün en ünlü yapılarından biri olan Kuleli, aynı yerde yapılan ve aynı adla anılan eserlerin üçüncüsüdür. Biri köşesinde diğeri de ortasında yer alan iki kule nedeniyle ‘Kuleli’ adı verilmiştir. Günümüze ulaşan yapı, 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından inşa ettirilmiştir. Rokoko üslubundaki iki katlı bina Selimiye Kışlası’nın daha küçük bir modelidir.
Dönem dönem kışla ve hastane olarak da hizmet veren yapı 1947 yılından bu yana askeri lise olarak kullanılmaktadır. 1967 yılında geçirdiği onarım sırasında sembolik kuleleri yeniden inşa edilmiştir.
EYÜP SULTAN CAMİİ
Hz. Muhammet’in sancaktarı Ebu Eyyup El-Ensari’nin İstanbul kuşatması sırasında şehit düştüğü yere, İstanbul’un fatihi Sultan 2. Mehmet tarafından yapılmıştır.
Eyüp Sultan adına inşa edilen cami, aynı zamanda İstanbul’un ilk camisi olma özelliğini taşır. Zamanla harap hale gelince, minareler korunarak cami yıktırılmış, Sultan 3. Selim tarafından yeniden yaptırılmıştır. Günümüze ulaşan da, barok üslubunda yaptırılan bu camidir.
Tahta çıkan Osmanlı şahzadelerinin kılıç kuşanma törenleri burada yapılmıştır.
Eyüp Sultan Camii, manevi kimliğin simgeleri sayılan türbeleri ve tekkeleriyle birlikte kutsal bir ziyaretgah yeri işlevi görmektedir.
BEYLERBEYİ SARAYI
Sultan Abdülaziz tarafından 1861-1865 yılları arasında Mimar Sarkis Balyan'a yaptırılmıştır. İstanbul Boğazı'nın Anadolu yakasında, Kuzguncuk’la Çengelköy arasındadır. Dış mimarisi neoklasik üsluptadır. İki katlı yazlık sarayın harem ve selamlık bölümlerinde altı salon, yirmi dört oda bulunmaktadır. Süslemesinde resim de kullanılan sarayın tavan süslemelerinin eskizlerini bizzat Sultan Abdülaziz yapmıştır.
Sarayın bahçesinde ve sahilde çeşitli zamanlarda inşa edilmiş köşklerle birlikte, çok sayıda aslan heykeli de bulunmaktadır. Kıyıdan başlayarak yukarıya doğru setler biçiminde yükselen bu bahçeler, son dönem Osmanlı mimarlığının özgün çizgilerini sergilemektedirler. En üstteki set bahçesinde bir de havuz bulunmaktadır.
HİDİV KASRI
Çubuklu'da koruluk içindedir. Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa tarafından 1907 yılında İtalyan mimar Delfo Seminati'ye yaptırılmıştır. Art Nouveau tarzındadır. Neo-Klasik, Neo-İslam, Neo-Osmanlı öğelerle bezenmiştir. Sütun başlıklarına, duvarlara, tavanlara, çiçek, meyve ve av hayvanlarının resimleri işlenmiştir.
270 dönüm bahçe içinde yer alan Hıdiv Kasrı 1000 metrekarelik alanda, şato biçiminde inşa edilmiştir.
Binanın büyük seyir kulesine birinci kattan girilmektedir. Balkonlu bir orta katı ve açık üst terası bulunan kuleye hem asansör hem de merdivenle çıkılabilmektedir. 1937 yılında Atatürk'ün rızasıyla, İstanbul Belediyesi tarafından satın alınan kasır, restoran olarak işletilmektedir
ÇIRAĞAN SARAYI
Yapımına 1863 yılında başlanan saray ara verilmesi nedeniyle 1872 yılında tamamlanabilmiştir. Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılan eserin mimarı, Karabet Kalfa'nın oğlu Sarkis Balyan'dır. Yapımında en değerli taşlar kullanılmış, kapı tokmakları dahil pek çok parça som gümüşten imal edilmiştir.
1909'da Meclis-i Mebusan'ın taşındığı Çırağan Sarayı 1910'da geçirdiği yangında büyük hasar görmüştür. 1987'de restore edilen bina, bugün İstanbul'un en ünlü otellerinden biridir.
ATATÜRK HAVA LİMANI
1938 yılında Yeşilköy adıyla uçuşa açılan Türkiye'nin ilk havalimanıdır. İlk seferler İstanbul- Ankara arasında gerçekleştirilmiştir. Havalimanının adı 1985 yılında Atatürk Havalimanı olarak değiştirilmiştir.
1998 yılında yenilenmeye başlanan havalimanı bugün dünyanın en hızlı inşa edilen dış hatlar terminaline sahiptir. Terminal, aynı anda 18 uçağa hizmet verebilmektedir. Atatürk Havalimanı, modern tasarımı ve teknolojik donanımlarıyla binlerce yolcuya konforlu bir havayolu ulaşımı sağlayarak konusunda hizmet vermektedir.
Miniaturk'te havalimanı 7 uçak maketiyle canlandırılmıştır.
PROFİLO ALIŞVERİŞ MERKEZİ
Mecidiyeköy’de 1953 yılından başlayarak inşa edilen ve fabrika olarak kullanılan binalar alışveriş merkezine dönüştürülerek 1998’de hizmete açılmıştır. Mimari proje ve uygulamayı Profesör Utarit İzgi’nin danışmanlığında Profilo mimari bürosu ve inşaat grubu gerçekleştirmiştir. Alışveriş merkezinin yanı sıra sinema, tiyatro, kültür, sanat, eğlence amaçlı işlevleri de içeren yapı, 110.000m kapalı alanıyla günde ortalama 30.000 kişinin ziyaret ettiği çekim noktalarından biridir. Türkiye’nin ilk İSO 9002 kalite belgeli alışveriş merkezi olan Profilo ayrıca yenileme projesiyle “Yılın Alışveriş Merkezi” seçilmiş ve “Tüketiciyle Dost Altın Kalite” ödülünü almıştır.
SADULLAH PAŞA YALISI
Boğaziçi'ndeki en güzel yalılardan biri olarak anılan Sadullah Paşa Yalısı, Çengelköy sahilindedir. 1770'lerde, 3. Selim döneminde yapıldığı sanılan yalının mimarı bilinmemektedir. Adını taşıdığı Sadullah Paşa'dan çok daha eski olan yalının ilk sahibinin saray görevlilerinden biri olduğu sanılmaktadır.
Bugün yalnız harem bölümü ayakta olan lebiderya yalı, geleneksel Türk konutlarının tüm özelliklerini taşımaktadır.
1950 yılında TAÇ Vakfı tarafından finanse edilen büyük bir onarım geçiren yalıya aşı boyalı rengi de bu onarımda verilmiştir. Yalının mülkiyeti daha sonra malikler tarafından kurulan TEK-Esin Vakfı’na bağışlanmıştır
ÖRME SÜTUN
4. yüzyılda kalker bloklarından örülerek yapılan Örme Sütun 32 metre yüksekliktedir. Yapılan kazılar sonucu, dört yüzünde birer çeşme olduğu görülmüştür
BURMALI SÜTUN
31 Grek kentinin birleşerek Persler’e karşı zafer kazanmalarının anısına, Persler’in silahları eritilerek yapılan Burmalı Sütun M.Ö. 5. yüzyıla tarihlenmektedir. Bugün 5.5 metre yüksekliğindeki kısmı ayakta kalan anıtın orjinal yüksekliği 8 metredir
MISIR DİKİLİTAŞ
Dikilitaş, Mısır'daki Karnak Tapınağı'na M.Ö. 1547 yılında dikilmiş, 390 yılında İstanbul'a getirilmiştir. Kırmızı porfirden 25 metre yüksekliğindeki yekpare anıtta hiyeroglif ile firavunun zaferleri anlatılmaktadır
ALMAN ÇEŞMESİ
1901 yılında Alman İmparatoru Kayzer 2. Wilhelm tarafından Sultan 2. Abdülhamit'e hediye olarak Almanya'da yaptırılmıştır. Tasarımının bizzat Kayzer tarafından yapıldığı sanılmaktadır.
KUZEY DENİZ SAHA KOMUTANLIĞI
Kasımpaşa’da Haliç kıyısında yer alan divanhanelerin ilki Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Bugüne dek aynı yerde yaptırılan beş divanhaneden dördü yıpranma ve çökme nedeniyle kullanılmaz hale gelerek yıkılmıştır. Günümüze uluşan bina, Sultan Abdülaziz döneminde yapımına karar verilen divanhanedir. 1867 yılında hizmete açılan binada padişahı ziyarete gelen elçiler ağırlanmıştır, Bahriye nazırları çalışmalarını hünkar dairesinde yürütmüşlerdir. Tarihte Şark Meselesinin konuşulduğu 1876 Tersane Konferansı ve Musul Meselesi de bu binada görüşülmüştür. Halen Kuzey Deniz Saha Komutanlığı olarak hizmet vermektedir.
HASEKİ HÜRREM HAMAMI
1556'da Hürrem Sultan için yaptırılan Haseki Hürrem Hamamı, Sultanahmet ile Ayasofya arasındadır. Ayasofya Hamamı ve Hürrem Sultan Hamamı adlarıyla da bilinir. Mimar Sinan'ın yaptığı en büyük hamamdır. Kadınlar ve erkekler için bir duvarla ayrılan iki ayrı bölümü bulunmaktadır.
Asırlarca hamam olarak kullanıldıktan sonra, önce belediyenin benzin deposu, daha sonra da Devlet Matbaası’nın deposu haline getirilmiş, erkekler kısmı ile kadınlar kısmı arasındaki kalın duvarda kapı açılmıştır. 1989 yılında aslına uygun olarak restore edilen hamamın ahşap soyunma odaları da yeniden yapılmış ve fıskiyeli havuz yerine yerleştirilmiştir. Onarımdan sonra halı satış yeri olarak kullanılmaya başlanmıştır.
AYA İRİNİ
537 yılında Bizans İmparatoru 1. Justinianus tarafından Ayasofya ile birlikte yaptırılmıştır. Grek-Ortodoks kilisesidir. İstanbul'un fethinden sonra Topkapı Sarayı'nı çevreleyen surların içinde kalan kilise, hiçbir zaman camiye çevrilmemiştir.
İstanbul'un fethedildiği ilk günden itibaren 1846 yılına kadar silah deposu olarak kullanılmıştır. İyi bir akustiği olan binada bugün İstanbul Müzik Festivali çerçevesinde konserler düzenlenmektedir. -
YEREBATAN SARNICI
Tarihi yarımadada günümüze ulaşan az sayıda erken dönem mimarlık örneklerinden biri olan Yerebatan Sarnıcı, Doğu Roma İmparatorluğu’nun en görkemli dönemine aittir.
6. yüzyılda, kente su dağıtımını sağlamak amacıyla Justinianus tarafından yaptırılmıştır.
Genellikle İyon ve Korent üslupları taşıyan sütunların arasında az sayıda işlenmeden bırakılmış Dor stili başlıklara da rastlanır.
1968 yılında kolon ve çatlakları onarılan, 1985 yılında da İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilen sarnıç 1987 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına Kültür A.Ş. tarafından işletilmekte olan sarnıçta çeşitli kültürel etkinlikler düzenlenmektedir.
SOĞUK ÇEŞME SOKAĞI
Bab-ı Humayun'un sonunda, tarihi İstanbul evlerinin bulunduğu sokaktır. Topkapı Sarayı'nın duvarına yaslanmış cumbalı, kafesli, 2-3 katlı, 8-10 odalı ahşap evlerin oluşturduğu bu sokağın geçmişi 18. yüzyıla kadar inmektedir. Sık çıkan yangınlar ve bakımsızlık nedeniyle giderek yıpranan evler, özellikle 1960'lardan itibaren eski sahiplerinin de terk etmesiyle zamanla enkaz haline gelmiştir.
Turing tarafından 1985-86 yıllarında günün malzemesi kullanılarak, yeniden inşa edilen sokaktaki 9 bina, bir pansiyon dizisi haline getirilmiştir. Roma Sarnıcı da restore edilerek taverna olarak hizmet vermeye başlamıştır. Adlarını çevrelerine dikilen çiçeklerden alan evler, Yaseminli Ev, Mor Salkımlı Ev, Hanımelili Ev gibi adlarla anılır. Evlerden biri de İstanbul Kitaplığı olarak hizmet vermektedir.
YAPI KREDİ BANKACILIK ÜSSÜ
Yapı Kredi, verimliliği artırmak ve daha üstün bankacılık hizmeti verebilmek için, Türk bankacılığında devrim yaparak, tüm teknik altyapı ve merkezi operasyon faaliyetlerini tek bir noktada topladığı Bankacılık Üssü’nü Gebze’de 1997 yılında hizmete açmıştır.
Bankacılık Üssü 40 bin m2’lik kapalı alanı ile bankanın hızlı değişen gereksinimlerine uygun tasarlanan esnek mimari yapısı ile 2000 çalışanının severek çalıştığı bir ortam sunmaktadır.
Mimar John McAslan tarafından tasarlanan yapı, Birleşik Krallık Tasarım Konseyi (United Kingdom Design Council) tarafından düzenlenen yarışmada mimari tasarımıyla “Milenyum Ürünü” ödülünü kazanmıştır.
ÜÇÜNCÜ AHMET ÇEŞMESİ
1728 yılına ait çeşme, Sultan Ahmet Meydanı'ndadır. Sadrazam Damat İbrahim Paşa tarafından Padişah 3. Ahmet adına yaptırılmıştır. Mimarı Mehmed Ağa'dır.
Mermer ve taşları Marmara Adası'ndan getirilmiştir.
Lale Devri eserlerinden olan çeşme, barok üslubuyla klasik Osmanlı üslubunu birleştirmektedir. İstanbul'un en güzel ve en ünlü çeşmesi olan eser, işleme ve bezemelerinin zenginliğiyle dikkat çekmektedir. Üzerinde yer alan "Aç Besmeleyle, iç suyu, Han Ahmed'e eyle dua" dizesi, ebced hesabıyla çeşmenin yapıldığı Hicri 1141 tarihini göstermektedir.
BÜYÜK POSTANE
Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın öncüsü sayılan yapı, yurtdışında mimarlık eğitimi gören ilk Türk mimar Vedat Tek’in eseridir. 1909 yılında hizmete açılan binanın planında, iki yanındaki iki kulede biri alaturka diğeri alafranga iki saat olmasına karşın, saatlerin yerine önce Abdülhamit sonra Sultan Reşat’ın tuğralarına yer verilmiştir.
Sirkeci’deki eser bugün halen postane olarak hizmet vermektedir.
KÜÇÜKSÜ KASRI
Sultan Abdülmecid tarafından Mimar Nikoğos Balyan’a yaptırılan eser 1856 yılında tamamlanmıştır. Göksu Kasrı adıyla da anılır.
İstanbul Boğazı’ndaki nadide eserlerden biri olan kasrın özellikle deniz cephesindeki Barok-Rokoko bezemeleri ve merdiveni ilgi çekicidir.
Cumhuriyetten sonra Atatürk tarafından çeşitli devlet kabullerinde kullanılmış ve bu gelenek 1970 yılına dek sürdürülmüştür. 1983 yılından bu yana müze olarak hizmet vermektedir.
RUMELİ HİSARI
1452 yılında 2. Mehmet tarafından Boğaz'dan Bizans'a gelecek yardımı engellemek üzere yaptırılmıştır. Mimarı Muhittin Bey'dir. İnşası dört ay gibi kısa bir sürede tamamlanmıştır. Yaklaşık uzunluğu 250 metre olan hisarın eni 50-125 metre arasında değişmektedir. Üç farklı noktasındaki kulelerle Boğaz'a hâkim bir konumdadır.
Fetih'ten sonra Yedikule Zindanları'nın onarım gördüğü dönemde bir süre cezaevi olarak da kullanılmıştır. Bahçesinde Fatih döneminden kalma toplar, bir minare ve çeşme kalıntısı bulunmaktadır.
1958 yılında Rumeli Hisarı Müzesi adıyla ziyarete açılan hisar, bugün açık hava tiyatrosu olarak kullanılmaktadır
TAKSİM CUMHURİYET ANITI
1928 yılında İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından İtalya'da yapılmıştır. 11 metre yüksekliğindeki anıtta kullanılan yeşil ve kırmızı mermerler İtalyan mermeridir.
Anıtın Harbiye yönündeki yüzünde 30 Ağustos Zaferi canlandırılmaktadır. Atatürk heykeli, Atatürk'ün Kocatepe'ye çıkarken çekilen fotoğrafları esas alınarak yapılmıştır.
Diğer yüzde Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak'ı ordu ve halk arasında gösteren bir kompozisyon bulunur. İki yan yüzde ise kahramanlığı simgeleyen sancaklı askerler yer almaktadır.
AHRİDA SİNAGOGU
Balat Kürkçü Çeşme Caddesi üzerindeki sinagog, 1400'lü yıllarda Makedonya Ohri'den gelen Yahudilerce inşa edilmiştir. 600 yılı aşkın süredir aralıksız hizmet veren Ahrida, sayısız törene evsahipliği yapmıştır.
Sinagogun barok ihtişamını yansıtan rengarenk boyalı tavan ve duvarları, 17. yy sonunda restore edilmiştir
KARİYE MÜZESİ
İlk bina Edirnekapı'da 509 yılında yapılmış ancak depremde yıkılmıştır. Bugüne ulaşan binanın 1321 yılında inşa edildiği sanılmaktadır. Dört sütun üzerine dayalı, kubbeli bir kilise olarak inşa edilen yapı, 1511 yılında minare eklenerek camiye dönüştürülmüştür.
Uzun süre cami olarak kullanıldıktan sonra 1935 yılında Ayasofya Müzesi’ne bağlı Bizans Mozaik Sanatı Müzesi haline getirilmiştir. Değerli mozaik ve fresklerinden ötürü halen müze olarak hizmet vermektedir.
ZEYREK CAMİİ
Ana bina "Pantokrator" adıyla 1125 yılında manastır olarak inşa edilmiş, sonraki yıllarda eklemeler yapılmıştır. Ortodoks manastırları, tarikat yapıları olmaktan öte, hastane ve yaşlılar bakım evi olarak da kullanılan toplumsal yapılardır. Tıp eğitiminin de yapıldığı sanılan manastırda keşişlerin oluşturduğu bir kitaplık da bulunmaktadır.
Fetihten sonra bir süre medrese olarak kullanan yapı, bugün Kilise Camii adıyla da anılmaktadır.
YEDİKULE
İstanbul’u dışardan gelecek saldırılara karşı koruma amacıyla inşa edilmişlerdir. Uzunluğu 21 km’ye ulaşan surlar, Avrupa’nın en uzun savunma yapılarındandır. İstanbul, kuruluşundan bu yana, ilki M.Ö. 7. yüzyılda Megaralılar tarafından olmak üzere dört kez surlarla çevrilmiştir. 50’ den fazla kapısı ve üzerinde 300’ü aşkın burç bulunan surların inşasında açık renkli kefeki taşı kullanılmıştır. Fetihten sonra işlevini yitiren surların bugüne dek gördüğü en kapsamlı onarım 1986 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmıştır.
Fatih’in İstanbul’u aldıktan sonra inşa ettirdiği ilk yapılardandır. İstanbul’un en eski kapısı olan Altın Kapı kapatılarak beşgen planlı bir avlu oluşturacak şekilde ördürülen hisarlardan oluşmuştur.
MEHMET ALİ PAŞA CAMİİ
Kahire Kalesi’nin en güzel tepelerinden biri üzerindeki eser, bütün Kahire’ye hakim konumdadır. Yapımına 1830 yılında Mehmet Ali Paşa döneminde başlanılan cami, 1848 yılında Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa döneminde tamamlanarak hizmete açılmıştır. Mimarı Boşnak Yusuf’tur.
Mehmet Ali Paşa’nın Kahire’de yaptırdığı tüm eserler gibi İstanbul’da 18. yüzyılda uygulanan barok ve rokoko üsluplarını yansıtmaktadır.
ŞAM İSTASYONU
Tarihi Hicaz Demiryolu’nun Şam’daki durağı, 1911 yılında inşa edilen Şam İstasyonu bugün hâlâ tüm ihtişamıyla ayaktadır.
KUDÜS ŞAM KAPISI
Kudüs’ü çevreleyen 4 kilometre uzunluğundaki surlarda bulunan 7 kapıdan biri olan Şam Kapısı ve Süleyman Surları’nın 1542 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından onarımı gerçekleştirilmiştir.
BUDAPEŞTE GÜL BABA TÜRBESİ
Gül Dede olarak da bilinen ve Budin Kalesi kuşatması sırasında ölen Bektaşi dervişi Cafer’in türbesidir. Budapeşte’de 16. yüzyılda inşa edilen türbe, Balkanlardaki önemli Türk eserlerindendir.
SULTAN MURAT TÜRBESİ
Kosova’daki en eski Osmanlı mimari eseri olan türbe 14. yüzyılda inşa edilmiştir. Kosova topraklarında Türklüğün ve İslamın da ilk simgesidir.
Kosova Savaşı’nda öldürülen Sultan Murat Hüdavendigar Bursa’ya götürülerek oradaki türbesine defnedilmişse de Yıldırım yine de Kosova’da babası adına bir türbe yaptırmıştır.
ROMANYA GAZİ ALİ PAŞA TÜRBESİ
17. yüzyılda yapılan ve bugün Romanya sınırları içinde kalan Gazi Ali Paşa Türbesi, bölgedeki önemli Türk eserlerindendir. Türbenin altıgen planlı kubbesi yalnızca Romanya’da görülen bir tarzda asfaltla kaplanmış ve üzerine çakıl taşları serpiştirilmiştir.
BAŞTARDA 1657
Osmanlı Donanması’na ait kadırga sınıfının en büyük ve en gösterişli tipi olan baştardalar, 17. yüzyılda estetik açıdan en görkemli dönemlerini yaşamışlar ve adeta bir sanat eserine dönüşmüşlerdir.
Baştarda 1657, 32 sıra kürekli ve 750 personelli olup türünün en iyi örneklerinden sayılmaktadır.
OTOBAN MAKETİ
TEM’den 14 metre uzunluğunda bir kesitte iki tünel içinden dönüş yapan 40 aracın seyrettiği minyatür otoban hareketli figürlerimiz arasında yer almaktadır
KALENDER VAPURU
1911’de, İngiltere, Newcastle’da, Hawthorn, Leslie & Co. Ltd. tezgahlarında yolcu vapuru olarak yapıldı.1911’de hizmete girdi. Saatte 12.5 mil hız yapıyordu. Yazın 975, kışın da 793 yolcu alabiliyordu. 1981’de Kabataş’a bağlanarak kısa bir süre için “ Atatürk Müzesi “ haline getirildi. 25 Haziran 1984’te hizmet dışı bırakılarak Pendik Tersanesi’ne bağlandı.